Paragraf Online Test – 13 (8 Test Tek Sayfada)
Merhaba arkadaşlar , Paragraf denilince söylenen ilk şey çok kitap okuyan paragraf sorularının üstesinden gelir 🙂 Çok doğru çok kitap okuyan avantajlı tabii çok kitap okumayan da bu açığı her gün paragraf soruları çözerek bu açığı kapatabilir. Çok soru çözdükçe anlama ve kavrama kabiliyetiniz gelişecek ve soru çözme süresi kısalıp sonuç doğru olup sizi motive edecektir. Sizin için hazırladığımız bütün paragraf testlerini çözün lütfen size fayda sağlayacaktır. Sorular da geçen ‘değildir , yoktur , çıkarılamaz , getirilemez ‘ gibi olumsuzluk bildiren kelimelere çok dikkat edilmelidir. Soruları çözerken konsantre olup çözmelisiniz. Her gün paragraf çözmek gerektiği için de hemen hemen bütün kaynaklardan yararlanmanız gerekebilir 🙂 Herkese sonsuz başarılar diliyorum 🙂 Paragraf testleri sayfasına dön >>> Paragraf Online Test
Paragraf Bilgisi
Karnen asagidaki gibi:
- Soru sayisi: %%TOTAL%%
- Yanlis sayisi: %%WRONG_ANSWERS%%
- Dogru sayisi: %%SCORE%%
- Dogru yüzdesi : %%PERCENTAGE%%
- Yukaridaki istatistiklerinden yola çikarak seninle ilgili düsüncem su: %%RATING%%
Soru 1 |
(I) Korku konusunda farkında olmamız gereken bir şey var: (II) insanlar sahip oldukları bütün korkuları, sonradan edinir. (III) Korkuyla başa çıkmanın yollarını arayan insanlar çoğalmaktadır. (IV) Örneğin insanlar bir topluluğa hitap edememe korkusuyla doğmazlar. (V) Bu duygu sonradan kazandığımız bir olumsuzluktur ve buna benzer birçok korkuyu sonradan edinirsiniz. (VI) Böylesi duyguların bizde oluşmasının sebepleri vardır ve bu sebepleri tespit edebilirsek onları ortadan kaldırmak da mümkün olabilir. Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
II | |
III | |
IV | |
V | |
VI |
Soru 2 |
I | |
II | |
III | |
IV | |
V |
Soru 3 |
(I) Düşünceleri, duyguları yazılı olarak ifade etmek kolay değildir. (II) Bu, gerçekten emek isteyen zor bir iştir. (III) Yazdıklarımızı yavan ve etkisiz kılan nedenlerden biri de gerçekte neyi anlatmak istediğimizi bilememizdir. (IV) Emeğin yanında sabır da olmalı insanda. (V) Yazı dilinin kurallarını bu emeği harcayarak sabırla ve titizlikle kullanmalıyız. (VI) Bu davranış; düşünce ve duygularımızı eksiksiz ifade etmemiz için gereken koşulların başında gelir. Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi anlatımın akışını bozmaktadır?
II | |
III | |
IV | |
V | |
VI |
Soru 4 |
(I) Her yıl sonu ya da her yılbaşı, geride kalan yılın değerlendirmesini yapmak için iyi bir fırsattır. (II) Dergilerde, gazetelerde geçip giden yılın edebiyatı, şiiri, sanatı değerlendirilir. (III) Yılın en iyi kitapları seçilir. (IV) Hele, yabancı bir ülkede yapılmış bir değerlendirmeyse, o ülkede o yıl neler yayımlanmış, hangi kitaplar öne çıkmış, uzaktan da olsa bir izlenim edinirsiniz. (V) Kimileri böyle seçimlere karşıdır ama bu tür dökümler, okuyucunun, en azından gözden kaçmış kitapları yakalamasını sağlar. Bu parçanın anlam akışındaki bozukluğu gidermek için, aşağıdaki değişikliklerden hangisi yapılmalıdır?
I. cümleye II. yer değiştirmeli | |
II. cümleyle IV yer değiştirmeli | |
V. cümle III. den sonra gelmeli | |
III. cümleyle IV. yer değiştirmeli | |
IV cümle I. den sonra gelmeli |
Soru 5 |
Teknolojinin gelişimiyle birlikte iletişim ve onunla birlikte de edebî yaratıların okura ulaşması oldukça kolaylaştı. (1) Edebî eserin sosyal yaşam içerisindeki etkinliğinin artmasını beklemek oldukça normalleşti bu sayede. (II) Teknolojik gelişim beraberinde yeni uğraşlar da getirince beklenen olmadı. (III) İnsanlar sosyal hayatın çeşitliliğinden ayaklarına kadar gelen edebî eserlere ilgi göstermez oldu. (IV) Değişen ekonomik ve sosyal şartlar insani ilişkileri bitme noktasına getirdi. (V) Hitap ettiği insanların ilgisizliğini gören yazarlar da aynı oranda özensiz eserler kaleme almaya başladı. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
I. | |
II. | |
III. | |
IV. | |
V. |
Soru 6 |
(I) Bu söyleşimiz sırasında bana yönelttiğiniz sorular düşüncelerimi gözden geçirmemi sağladı. (II) Ne yapıyorum, nasıl yapıyorum sorularını yanıtlamak gerçekten kolay değil. (III) Çünkü ne yaptığımız, nasıl yaptığımız üzerinde yazarken daha az yazdıktan sonra daha çok konuşuruz. (IV) Aslında yazı ustalığı çok uzun yıllardan sonra kazanılan bir beceridir. (V) Bu konuşmalar, eserin daha iyi anlaşılmasına olanak sağlar. Bu parçada, numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
I. | |
II. | |
III. | |
IV. | |
V. |
Soru 7 |
I. | |
II. | |
III. | |
IV. | |
V. |
Soru 8 |
(I) Dostluk üzerine yazılmış en güzel kitap bu sanırım. (II) Bu konuyu işleyen çok fazla roman da yok zaten. (III) Dostluğun karşılıksız bir sevgi olduğunu o kadar canlı anlatıyor ki yazar, roman kahramanlarıyla hemen dost oluyorsunuz. (IV) En çok sorduğunuz soru, aynı zamanda roman kahramanlarından birinin sorduğu şu soru oluyor: Dostlarım için nelerden vazgeçerim? (VI) Roman kahramanının bu sorunun yanıtlarının hep maddi şeylere odaklı olduğunu görünce kendini sorgulamaya başlaması kimlik değişiminin de başlangıcı oluyor. Bu parçadaki numaralı cümlelerden hangisinin çıkarılması düşüncenin akışında bir bozulmaya neden olamaz?
II. | |
III. | |
IV. | |
V. | |
VI. |
Soru 9 |
(I) Çevre kirliliği günümüzün evrensel sorunlarından biri. (II) Bu yüzden ülkeler bu sorunla mücadele için el ele vermeli. (III) Eskiden böyle bir sorun yoktu. (IV) Her ülke bu sorunu kökten çözmek için çareler aramalı. (V) Biz de o ülkelerden biri olarak üzerimize düşen görevi yerine getirmeliyiz. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
I. | |
II. | |
III. | |
IV. | |
V. |
Soru 10 |
(I) Öykülerinde iç gözlemlere eğilerek yalın, duru, şiirsel tatlar verdi. (II) Cumhuriyet döneminin orta kat insanlarını, özellikle aydın genç kızları anlattı. (III) Bazı öykülerinde kişiliğini, bireyselliğini yitirmek istemeyen okumuş insanların sorunlarını ön plana çıkardı. (IV) Ayrıntıları ustaca yansıtıp anlatımına değişik bir hava getirdi. (V) Toplumun yoksulluğa terk ettiği insanların dayanışma özlemini sergiledi. Yukarıdaki parçada numaralanmış cümlele-rin hangileri yer değiştirirse paragrafın anlam bütünlüğü sağlanmış olur?
I. ve II. | |
II. ve III. | |
II. ve IV. | |
IV ve V. | |
III. ve V. |
Soru 11 |
(I) Mazisi çok eski olmayan gazetecilik ne yazık ki bizde diğer bazı türlerin aksine sürekli gerilemektedir. (II) Önceleri toplumun aydınlatılması, olumlu şeylere yönlendirilmesi için büyük umutlar bağlanan bu olay bu işlevlerinden bugün çok uzaktadır. (III) Toplumun büyük bir kitlesini arkasından sürükleyen gazeteler bile onlara haber ya da fikirden çok yatak örtüsü ikram etmekte. (IV) Gazete, okuyucusunun kesesine de uygun olmalı. (V) Acaba "Tercüman-ı Ahval" ya da "Tasvir-i Efkâr" o dönemde neyin promosyonunu yapıyordu dersiniz? Yukarıdaki parçada numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
I. | |
II. | |
III. | |
IV. | |
V. |
Soru 12 |
(I) Kimsenin görmediği, fark edemediği ayrıntıları yakalayan bir şair Salah Birsel. (II) Dile, sözcüklere, sözcükler arasındaki ilişkilere vurgun. (III) Unutulmuş sözcükleri bulup çıkarıyor, onları yaşayan sözcüklerin yanına katıyor. (IV) Şiirini toplumun emrine sunuyor. (V) Söyleyişteki edaya büyük önem veriyor. (VI) Dili kıvraklaştırıyor, anlatma gücünü artırıyor, eski örneklerden yararlanıyor ama kendine has bir söyleyiş yakalıyor. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
II. | |
III. | |
IV. | |
V. | |
VI. |
Soru 13 |
(I) Yeni gerçeklik, gerçeği bir fotoğraf gibi sunmakla yetinmez. (II) Gerçeğin en derin noktasına inmeye çalışır. (III) Çeşitli ve çelişik yönlerini, bunların birbiriyle olan ilişkilerini ortaya koymaya çalışır. (IV) Farklı bir yöne gitmesine neden olan pek çok etken vardır. (V) Hiçbir şey bağımsız değildir; bir gerçek başka gerçeklerin içinde anlam kazanır. Yukarıdaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
I. | |
II. | |
III. | |
IV. | |
V. |
Soru 14 |
(I) Edebiyat eleştirisi dendiğinde hiç kuşkusuz, eleştirmenler tarafından değerlendirilen edebiyat yapıtları akla gelir. (II) Ancak, bir yazarın başka bir yazarı ya da yapıtlarını değerlendirmesi de eleştiri kapsamında yer alır. (III) Örneğin bir romancı başka bir romancının yapıtını eleştirirken hayli zorlanır. (IV) Çünkü kendisi de romancı olduğundan, yaptığı eleştiri biraz sertliğe kaçtığı anda kendi yapıtı da aynı ölçüde sert eleştirilere hedef olabilir. (V) Bu nedenle bir yazarın, yapıtı eleştirirken rahat olduğu söylenemez. Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinden sonra "Böylesi bir girişimin oldukça zor olduğu söylenir." cümlesi getirilirse parçanın anlam bütünlüğü bozulmaz?
I. | |
II. | |
III. | |
IV. | |
V. |
Soru 15 |
(I) Bencillik, insanın doğasında vardır. (II) Çünkü insanoğlu en başta yaşamak, ayakta kalmak için kendini düşünmek zorundadır. (III) Bencil olmakla birey olmak arasında ince bir çizgi vardır. (IV) Ancak kendini düşünme başkalarının hakkını yeme, başkalarına saygısızlık etme biçiminde algılanamaz. (V) Kendimizi düşüneceğiz, kendimiz için yararlı olanı yapacağız ama başkalarına zarar vermeden. (VI) Bu da bizim toplumsal sorumluluğumuzdur. Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisi, düşüncenin akışını bozmaktadır?
II. | |
III. | |
IV. | |
V. | |
VI. |
Soru 16 |
(I) Beş Hececiler, Türk şiirinde Mehmet Emin Yurdakul ve Rıza Tevfik'in açtığı yolu genişletmeye çalışmışlardır. (II) Halk şiirinin renkli dünyasına bu şiirin dış yapısını, özellikle de ölçü ve uyak düzenini benimseyerek ulaşmayı amaçlamışlardır. (III) Dil açısından açık, arı bir söyleyişe yönelmişlerdir. (IV) Taklitten yola çıktıkları, duygu evrenlerini yenileyip çağdaş değerlerle donatmadıkları için şiirselliği bir türlü yakalayamamışlardır. (V) Beş Hececilerin en ünlü şairi olan Faruk Nafiz Çamlıbel manzum tiyatrolar da yazmıştır. (VI) Şiirlerindeki tekdüzelik, kalıplaşmış şiirselliği yakalayamadıkları için göze batar. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
II. | |
III. | |
IV. | |
V. | |
VI. |
Soru 17 |
(I) Kimi sanatçılar, sabaha kadar oturup yazdıklarını, düzeltip bir daha yazdıklarını söylediklerinde güleyim mi ağlayayım mı bilemiyorum. (II) Çünkü bir cümleyi on kez değiştirebilirsiniz ama ilk cümle her zaman en iyisi olacaktır. (III) Bunun için de daktiloda hep tek aralıklı yazarım. (IV) Düzeltme yapmaya yer kalmasın isterim. (V) Bu düşüncemin beni bugüne kadar yanılttığını hiç hatırlamıyorum. Yukarıdaki parçada, numaralanmış cümlelerin hangisinden sonra "Tek bir satırı bile yeniden yazmam ben." cümlesi getirilirse parçanın anlam bütünlüğü bozulmaz?
I. | |
II. | |
III. | |
IV. | |
V. |
Soru 18 |
(I) Ozanların çoğu, kendini yineliyor; yenileşmeye önem vermiyor. (II) Aynı imgeleri, aynı düşünce kalıplarını kullanıyor. (III) Yeni biçimlerin ardından koşmak gibi bir kaygıları yok. (IV) Oysaki roman ve hikâye gibi türlerde de insana, şiir tadı veren kısımlara rastlamak mümkün. (V) Onların bu değişmeyen şiir anlayışları, şiirle ilgilenenlerin de ümitsizliğe düşmesine yol açıyor. Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi, düşüncenin akışını bozmaktadır?
I. | |
II. | |
III. | |
IV. | |
V. |
Soru 19 |
(I) Dil, insanların anlaşmalarını sağlar. (II) Ayrıca toplum halinde yaşamalarına da yardım eder. (III) Bundan ötürü, toplumun her alanında dilin izleri görülür. (IV) Dilbilimciler, bu nedenle dilin doğal gelişimini dikkate almalıdır. (V) Bütün toplumsal oluşlar, bir yerde dile bağlanır. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
I. | |
II. | |
III. | |
IV. | |
V. |
Soru 20 |
I. ve II. | |
II. ve III. | |
III. ve IV. | |
III. ve V. | |
IV ve V. |
Paragraf Bilgisi - 2
Karnen asagidaki gibi:
- Soru sayisi: %%TOTAL%%
- Yanlis sayisi: %%WRONG_ANSWERS%%
- Dogru sayisi: %%SCORE%%
- Dogru yüzdesi : %%PERCENTAGE%%
- Yukaridaki istatistiklerinden yola çikarak seninle ilgili düsüncem su: %%RATING%%
Soru 1 |
Seyircileri bu konuda bilgilendirmek, biz tiyatrocuların görevidir. | |
Hiçbir yönetmen, yaşadığı toplumdan ve koşullardan kendisini soyutlayamaz. | |
Bu yapıtla ilgili daha farklı yorumlar yapılmasını beklemiyorduk zaten. | |
Sinema ise, müzikte olduğu gibi dilsiz bir sanattır ve bunun anlaşılması gerekir. | |
Ama dar sınırlarıyla düşünmemek, yalnızca günlük olaylara indirgememek gerekir. |
Soru 2 |
Oysa bir okuyucu olarak yeni şiirler arasında tadına vardıklarım da çok, varamadıklarımda. Bir eleştirmen olarak ne şiirden yanayım, ne de ona karşıyım. Bir anlama çabası içindeyim, o kadar. Yerli yabancı eleştirmenlerin bu konudaki yazılarını okuyorum; bu yola girmiş, girmemiş şairlerle konuşuyorum. Okuduklarımı, dinlediklerimi aklımın erdiği kadar değerlendirmeye çalışıyorum. Bu parçanın başına, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
Böyle bir şiire ancak dudak bükülüp geçilir. | |
"Anlamsız şiir" denen bu akımı, küçümsemek şöyle dursun; beğenmiyordum. | |
Yeniyi değerlendirmek için eskiyi kötülemek gerekmez. | |
Yeni şiire karşı olduğum söyleniyor. | |
Alışkanlıklarımdan ve beğenilerimden vazgeçemem. |
Soru 3 |
Divan şairi, sevgilisini bir nakkaş gibi resmeder. | |
Divan şairi, kalıplaşmış, değişmez bir sevgiliyi anlatır çağlar boyu. | |
Divan şairi de Halk şairi de soyut sevgiliyi anlatır. | |
Çağdaş şair, somut bir sevgiliyi anlatır. | |
Her şair, sevgilisini güzelleştirmeyi temel ilke bilir. |
Soru 4 |
Biri dili eğip büker, diğeri ise sert bir kayayı çatlatmadan yontmaya çalışır. Usta ve hünerli olan bir yazar dili eğip bükmez, kayayla boğuşur. Dil ve onun kuralları bellidir, yeryüzünde bulunan konuların çeşitliliği de. Artık ne yeni bir dil ne yeni bir konu var. Okuyucu olarak bizi bu noktada "dil'i, "konu"yu veya "biçim"i yaratacak özgün bakış açıları ilgilendirmektedir; zaten edebiyatın kendisi bu noktada yaratıcı bir yerde duruyor. Zaman, edebiyatın bütün kurallarını sınadı çünkü. Görüldü ki, bu kadar güçlü bir yapısı olan başka bir sanat dalı yok. Bu parçanın başına getirilebilecek en uygun cümle aşağıdakilerden hangisidir?
Yazar olan herkesin hünerli olması mümkün değildir. | |
Kötü yazarlar için dil yumuşak bir hamur; iyi yazarlar için ise sert bir kaya gibidir. | |
Dil yeni doğmuş; bir bebek gibidir, onu şekillendirmek yazarın elindedir. | |
Sanatı toplum için yapan ve sanatı sanat için yapan şairlerimiz vardır. | |
Yazarlar, kendilerine özgü bakış açısı geliştirmelidirler. |
Soru 5 |
.......- Aksine bu yapıtları günümüze taşımaktan yanayım. Bence doğru ve gerçekçi olan yöntem budur. Çünkü sanat yapıtında yaşayan ve devam eden biçimsel, teknik ve estetik öğeler en azından bugünün normlarıyla büyük ölçüde çelişmeyen öğelerdir. Ayrıca geçmişin sanat yapıtlarını alımlamanın (okuma, görme, duyma) yapıldığı ortama taşımak yorumlamaya atılan ilk adım sayılır. Bu parçanın başına düşüncenin akışına göre, aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
Sanat yapıtını değerlendirmek için, sanat yapıtının yaratıldığı çağa yolculuktan yana değilim. | |
Klasik yapıtların asırlarca okuyucu bulması için tanıtılmasından yana değilim. | |
Çoğu sanat yapıtının müzelerde sergilenmesinden yana değilim. | |
Sanat yapıtlarının ulusal ölçülerde değerlendirilmesinden yana değilim. | |
Estetik değer taşıyan sanat yapıtlarının eleştirilmesinden yana değilim. |
Soru 6 |
''.......Öyle çalakalem, düpedüz şeyler yazmak, çocukları budala yerine koymak, budalalığın ta kendisidir. Önce çocuklar için yazacak kişinin üstün bir yazar niteliği taşıması gerekiyor. Büyükler için yazarken gösterdiği ustalığı, yaratıcı gücünü ortaya koyacak, sonra da bu çabaya, bu ustalığa bir başka ustalık daha ekleyecek. O da bu yazıların öncelikle çocuklar tarafından okunacağını bilmektir. Kısacası çocuklar için yazmak, büyükler için yazmanın ötesinde başka yetenekler, beceriler de isteyen daha güç bir iş." Düşüncenin akışına göre bu parçanın başına aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
Çocuklar için şiir, öykü, roman yazmak hiç de güç bir iş olmasa gerek. | |
Ben, çocuk edebiyatının, genel edebiyat kavramından ayrı bir şey olduğuna inanmıyorum. | |
Çocuk, daha küçük yaştan itibaren okuma alışkanlığı edinmezse, sonuç hüsrandır. | |
Çocuk edebiyatının sorunlarının öncelikle tartışılması gerekir kanısındayım. | |
Günümüz dünyasında çocukları çizgi film izleme alışkanlığından kurtarmak gerekiyor. |
Soru 7 |
......Kendimi bir kitap eleştirmeni olarak görseydim, üstünde durup düşünülmüş, tutarlı ve kalıplaşmış bir yaklaşımla, belirgin bir yöntemle yönelirdim kitaplara ama böyle bir arayışa girmedim. Yazarlıkla ilgili her alanda olduğu gibi eleştiri alanında da kendi ölçütlerime bağlı kaldım. Yazarlığımın temelinde hep bağımsızlık, kural tanımazlık, özgürlük yatıyor. Yıllar sonra dönüp arkama baktığımda bunu açık açık görüyorum. Dil ve düşünce akışına göre bu parçanın başına aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
Hiçbir zaman diğer eleştirmenlere ön yargılı yaklaşmadım. | |
Eleştirmenlik hiçbir zaman benim sanat zevkimi geliştirmedi. | |
Kırk beş yıl boyunca birçok dergi ve gazetede kitaplarla ilgili değerlendirme yazıları yazdım. | |
Sanat hayatımda hiçbir tür, beni eleştiri kadar rahatlatmamıştır. | |
Kitap eleştirmenliği sıfatını almadan farklı türlerde eserler yazdım. |
Soru 8 |
.......Yazının çeşitli türleri arasında olduğu gibi sanatın değişik alanları arasında da gidip gelerek estetik tatlar topluyor. Şiire ya da yazıya konu edilen olguların zenginliği ve çeşitliliğine uygun bir dil geliştirme çabası elle tutulurcasına belirginleşirken, zaman zaman da şiirin düzyazıya kayma tehlikesi kendini gösteriyor. Aşağıdaki cümlelerin hangisi bu paragrafın ilk cümlesi olmaya en uygundur?
Şiirsiz hayat düşünemez şair. | |
Şiirde şiirle; düzyazıda düzyazıyla yetinmiyor Tilbe. | |
Şiiri ön planda tutar şair. | |
Şair asıl gücünü düzyazıda gösterir. | |
Hem nazım hem de nesir alanında birçok eser vermiştir Tilbe. |
Soru 9 |
........Çoğu kez unutulan bu görev, önem kazanarak sürüp gidiyor. Çok genç nüfusumuz var, bunların çoğunluğu kırsal alandan kentlere göçen, tiyatro gibi bir sanat kurumuyla ilişkisi olmamış geniş kitleler... İşte Devlet Tiyatrolarının şu aralar yapmakta olduğu projeler bu soruna yönelik. İlk çalışma, "Atölyeden Sahneye"dir. Gecekondu bölgelerinden ilköğretim okulu öğrencileri önce atölyelere sonra kulise ve ardından tiyatronun seyirci koltuklarına götürülüyor. Bu parçanın başına düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
Devlet Tiyatroları, eğitici oyunlar hazırlamayı görev biliyor. | |
Gençlerimiz, Devlet Tiyatroları'na yeterince ilgi duymuyor. | |
Devlet Tiyatroları, gençlerden oluşan seyirci kitlesini tercih ediyor. | |
Devlet Tiyatrolarının üstlendiği en önemli görev, seyirci yetiştirmek. | |
Devlet Tiyatroları, genç kadrolarla oynamayı yeğliyor. |
Soru 10 |
Sözcükler, anlamsal olarak geçmişten günümüze sürekli bir değişkenlik gösterir. | |
Her sözcüğün bir başka dilde anlamca karşılığı olmayabilir. | |
Yazar, dokunmadan önce sözcükler oraya buraya dağılmış ses ve işaretlerdir. | |
Sözcükler, usta yazarların ellerinde yeni anlamlar kazanır. | |
Yazar, ölü sözcükleri yeniden diriltip onlara yeni anlamlar yükler. |
Soru 11 |
.......Bir akım, varlığını sürdürürken onun yanı başında bir başka akım da oluşup gelişir. Nitekim Fransız romancısı Balzac, Romantizm akımının egemen olduğu yıllarda yaşamasına karşın gerçekçiliğin öncüsü ve kurucusu olmuştur. Düşüncenin akışına göre bu parçanın başına aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
Günümüz yazarları, akımların etkisinden uzaktır. | |
Akımların oluşmasında felsefenin de büyük payı olmuştur. | |
Her akım, kendinden öncekine bir tepki olarak doğmuştur. | |
Sanat ve edebiyatta farklı akımlara ait özellikler, bazen iç içe gelişmiştir. | |
Edebiyatta akımların başlayış ve bitişleri kesin çizgilerle biririnden ayrılmalıdır. |
Soru 12 |
........Çünkü bir öyküyü, bir romanı ilginç kılan, yazarın anlatımı, başka bir deyişle sözcükleri seçme ve kullanma biçimidir, işlenen olay ne denli güçlü, etkili, önemli olursa olsun başarısı, kötü bir yazarın elinde ziyan olur gider. Öyle ki uzatmalar, abartmalar, bayağılaştırmalarla öykü ya da roman çekilmez hale gelir. Bu parçanın başına düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
Öyküyle romanı ayırabilmek, çok da kolay bir iş değildir. | |
Öykü yazarken özle biçim dengesini kurmak gerekir. | |
Kalemi ustalıkla kullanmayı bilen yazar için iyi konu, kötü konu yoktur. | |
Bir yazar, kalemi eline almadan öykü mü yoksa roman mı yazacağına karar vermelidir. | |
Öykü ve roman yazarı, halkın yaşadığı hayatın fotoğrafını çekmelidir. |
Soru 13 |
........Varlıkların imgeleri, kişinin beyninde ana diline göre biçimlenir. Bu nedenle bireylerin, iyi düşünebilmeleri için köklü bir ana dil eğitiminden geçmeleri gerekir. Bu eğitimi alamayanların duyuş, düşünüş ve yaratıcılıkta ileri bir düzeye varmaları beklenemez. Bu parça, aşağıdakilerin hangisiyle başlatılmalıdır?
Ana dili öğretiminde salt örneklere dayanmak yeterli değildir. | |
İyi bir dil eğitimi, öncelikle dil bilgisi üzerine temellendirilmelidir. | |
Bireyin kendini aşabilmesinin yolu, sağlıklı düşünebilmekten geçer. | |
Dile getirilemeyen duygu ve düşüncenin varlığından söz edilemez. | |
İnsanın düşünsel varlığı, ana diline bağlı olarak gelişir. |
Soru 14 |
.........Tolstoy kendi insanını yazmış, kendi toplumunu anlatmıştır. Fakat ortaya koyduğu değerler tüm insanlığın değerleridir. Roman dünyasını, yaşadığı toplumun taşıdığı evrensel değerleriyle kurmuştur. Bu yüzden Tolstoy, evrensel bir sanatçı kimliği kazanmıştır. Bu parça düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisiyle başlamalıdır?
Her romancı, eserinde kendi toplumunu işlemelidir. | |
Bir sanatçının evrensel kimlik kazanması, tüm insanlığı kucaklayan yapıtlar vermesiyle mümkündür. | |
Rus edebiyatı, Tolstoy'un eserleriyle dünyaya tanıtabilmiştir. | |
Tolstoy, Rus edebiyatının en önemli sanatçılarından biridir. | |
Tolstoy, bireyi öne çıkaran, yani "önce birey" anlayışıyla roman yazan bir sanatçıdır. |
Soru 15 |
.......Oradaki bir ayrıntıdan, bir cümleden... Yoksa bazılarının dediği gibi ben romanlarıma konu ve kahraman bulmakta zorluk çeken bir yazar değilim. "Cevdet Bey" romanındaki gençlerden yola çıkarak "Sessiz Ev" romanını kurguladım. "Sessiz Ev"deki Tarihçi Faruk'tan "Beyaz Kale" çıktı. "Beyaz Kale" romanının düşsel ortamından, oradaki kimi tarihi sahnelerden, esrarlı mavi gece diyebileceğim karanlık sahnelerden "Kara Kitap" romanı oluştu. Bu parçanın başına, anlatımın akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
Romanlarımda farklı konuları iyice tahlil ettim. | |
Romanlarımın konusunu birbirine bağladım. | |
Romanlarımı, aynı değerlerle yola çıkarak yazdım. | |
Bütün romanlarım, bir önceki romanın içinden doğar. | |
Eleştirmenler, bir özellikten yola çıkarak romanlarımın benzer olduğunu söylüyorlar. |
Soru 16 |
........Çünkü insanoğlu öğrenen, değişen, gelişen bir varlıktır. Bilgi dağarcığımız geliştikçe, bireysel deneyimlerimiz arttıkça hem duygu hem de düşünce dünyamızda birtakım değişmeler olur. Bu değişme ve gelişmeler sağlıklıdır; insanı daha başarılı, daha uyumlu, daha verimli kılar. Değişmenin sağlıksız olanı, kişinin bağnazlık ya da kör inanç diye niteleyebileceğimiz türden düşüncelerin peşine takılmasıdır. Bu parçanın başına düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
İnsanların zaman içinde düşüncelerinde değişmeler olması doğaldır. | |
Zamanın insan üzerinde her zaman yıkıcı bir etkisi bulunmamaktadır. | |
Değişme ve gelişme, insanlık tarihini hep olumlu yönde etkilemiştir. | |
Başarılı olmak isteyen insan, düşüncenin gücünü yadsımamalıdır. | |
İnsan, diğer canlıların sahip olmadığı birçok özelliğe sahiptir. |
Soru 17 |
........Ama doğru ve iyi yazmak, belli bir eğitim görmüş herkesten beklenir. Kimi kişiler ve bilim adamları, yazar ya da sanatçı olmadıkları için kendilerinden doğru ve iyi yazmanın beklenemeyeceğini ileri sürerler. Bu kabul edilecek bir mazeret değildir. Herkes ana dilini iyi bilmeli, doğru kullanmalıdır. Bu parçanın başına düşüncenin akışına göre, aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
Ana dilini iyi bilmeden yazmak, yazar için kaçınılmaz sonun başlangıcıdır. | |
Kalıcı bir eser yazmak, sanıldığı kadar kolay değildir. | |
Bir eserin hazırlık süreci, yazma sürecinden daha zahmetlidir. | |
Yazar olmak, doğuştan gelen bir yetenektir düşüncesine katılmıyorum. | |
Güzel, ustaca yazı yazmak, herkesten beklenemez. |
Soru 18 |
........İngilizce öğrenen Türk öğrencileri için yabancı ülkelerde yayımlanan kitaplar, uygun bir eğitim aracı olamamaktadır. Üstelik bu kitaplarda yer alan kültüre yabancı olma, yabancı dil öğrenimini sevimsizleştirmektedir. Oysa kendi kültürümüzü anlatan yabancı dil kitapları, yabancı dilin çok kolay öğrenilmesini sağlayabilmektedir. Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
Yabancı dil kitaplarının, ulusal özellikler göz önünde bulundurularak yayımlanması gerekir. | |
Türk öğrenciler için yabancı ülkelerde dil eğitimi zor koşullarda gerçekleşmektedir. | |
Dil eğitimi için hazırlanan kitapların hazırlandığı ülkenin şartlarına uyumlu olması gerekir. | |
Yabancı dil eğitimi veren kitapların içeriğinin yeniden düzenlenmesi gerekir. | |
Yabancı dil eğitimi ile kültürel özellikler, birbirine paralellik gösterir. |
Soru 19 |
........Roman üzerinde istediğim zaman çalışabilmeme karşın, öykünün "eşref saati"ni beklemem gerekirdi hep. Masanın başına oturup "Biraz öykü çalışayım." diyemedim hiç. Buna kalkıştığımda ise altını imzalamayacağım çok kötü şeyler yazdığımı gördüm. Öyküyle romanın yazılma sürecindeki asıl fark bu bence. Bu parçanın başına, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
Roman, öyküye göre daha nesnel bir türdür. | |
Öykü, yazarın duygu dünyasını hiçbir zaman roman kadar yansıtamaz. | |
Öyküde olay ve kişi sayısı, romana göre daha azdır. | |
Romanın iletisi, öyküde olduğu gibi baştan belli değildir. | |
Benim hiçbir öykümde önceden belirlenmiş bir iskelet olmadı. |
Soru 20 |
........Eleştirmen nesnel olmak zorundadır. Okur ise özneldir. Okurun söyleyemediklerini eleştirmen yazar, eleştirmenin yazamadıklarını okur söyler. Bu anlamda bir eleştirmenin uzaktan ve soğuk bakışıyla, bir okurun yakından ve sıcak bakışı birleşir. Böylelikle şiir gerçek tadını bulur, sıralamadaki gerçek yerini alır. Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
Eleştirmen, eseri değerlendirirken şairin kişiliğini gözönünde bulundurmamalıdır. | |
Eleştirmenin şiire bakış açısıyla okurun bakış açısı farklıdır. | |
Her eleştirmen, eseri değerlendirirken farklı yöntemler uygular. | |
Okur ve eleştirmenin olaylara bakış açıları benzerdir. | |
Şairler, şiirini oluştururken eleştirmenler tarafından değerlendirilmelidir. |
Paragraf Bilgisi - 3
Karnen asagidaki gibi:
- Soru sayisi: %%TOTAL%%
- Yanlis sayisi: %%WRONG_ANSWERS%%
- Dogru sayisi: %%SCORE%%
- Dogru yüzdesi : %%PERCENTAGE%%
- Yukaridaki istatistiklerinden yola çikarak seninle ilgili düsüncem su: %%RATING%%
Soru 1 |
Çağının sanat akımlarına girmiyor. | |
Çağdaşlarından etkilenmemiş, özgün olmayı amaçlamıştı. | |
Aynı zamanı yaşadıkları halde sanatta herkesten farklı düşünüyordu. | |
Dergilerde de onun yazılarına rastlamıyorduk. | |
Çağının yaşantısına ve sanatçılarına ilgi duymuyor değildi. |
Soru 2 |
Hayatımızı yaşarken önümüze bir hedef koyarlar ve biz bu hedef doğrultusunda koşturur dururuz, çoğu zaman niye olduğunu bilmeden. John Lennan: "Hayat biz başka şeyler planlamakla meşgulken olagelen şeylerdir." diyor. Bir gün bakarsınız uzun sandığınız koca bir hayat geçip gidivermiş. Kendinize hiç sordunuz mu?"..... sorularını? Bunları sormadığınız sürece üretken bir hayatı, dolayısıyla da mutlu bir hayatı hak etmezsiniz. Bu parçada boş bırakılan yere, aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
Yaşamak sadece çalışmak mıdır, çalışmayınca hayatın bir anlamı yok mudur? | |
Hayatımı dolu dolu mu yaşıyorum, her istediğimi yapabiliyor muyum? | |
Hayatımdan memnun muyum, mutlu bir insan mıyım? | |
Ben kimin, yeteneklerim ve başarılı olduğum alanlar neler, yapmak istediğim şey bu mu? | |
Bu hayatın ne kadarı benim ve ne kadarını kendim için yaşıyorum. |
Soru 3 |
(I) Hangi ses tonundan yanayım? (II) Hayatta olduğu gibi edebiyatta da yüksek sesten hoşlanmam. (III) Güzel-çirkin, dokunaklı-bayağı, yüzeysel-derin akla gelebilecek pek çok durumun sesi olabilir. (IV) Dedikodu da fısıltıyla yapılır, bebeğini uyutmak isteyen anne de fısıltıyla konuşur. (V) Aşk da fısıltıyla dinlenir, büyük yalanlar da fısıltıyla anlatılır. (VI) Sait Faik'in "Hişt Hişf'i de fısıltıdır. Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinden sonra "Fısıltı, edebiyatta en doğurgan sestir." cümlesi getirilebilir?
I. | |
II. | |
III. | |
IV. | |
V. |
Soru 4 |
(I) Sanatçı duyuşlarını, gözlemlerini en etkili biçimde ortaya koyan kişidir. (II) Bu birikimlerse toplum yaşayışının bir ürünüdür. (III) Doğadaki olayları gözlemleyerek sergileyen ressam; yöresinin sorunlarını, özlemlerini dile getiren yazar; halkının sesini duyarlı bir ezgide birleştiren ozan gerçek sanatçıdır. (IV) Sanatçının aynı zamanda iyi bir eğitim de almış olması gerekir. (V) Duymadığı, yaşamadığı olayları, duyguları işleyen bir sanatçı yapaydır. (VI) Kimseye özellikle halka seslenemez, onun düş alemine giremez. Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
II. | |
III. | |
IV. | |
V. | |
VI. |
Soru 5 |
Cahit Külebi, şiiri ölü malzemeyle kurmamıştır. (I) Eskinin çok şey anlatır gibi görünen tumturaklı seslerinden, buna benzer süslemelerden kaçınmıştır. (II) Onu, halk şiirinin uzantısı ya da çağımızda o şiiri geliştiren biri olarak niteleyenler yanılmaktadır. (III) Külebi'nin şiirini besleyen kaynak Anadolu'dur. (IV) Çıkışını Anadolu'nun ilkel ve katıksız görünümlerine dayamıştır. (V) Bu parçada "Halk birikiminden yararlanmak başkadır, halk şiirini günümüzde yaşatma çabasında olmak başkadır." cümlesi numaralanmış yerlerden hangisine getirilirse anlam akışı sağlanmış olur?
I. | |
II. | |
III. | |
IV. | |
V. |
Soru 6 |
Çocuğun dil edinmesi bilinçli bir süreç değildir. Dil, çocuğun önce tercihini ortaya koyup karar vermesi ve daha sonrada bu yönde gayret göstermesiyle kazanılmaz. Bu, çocukların elinde olmadan gelişen bir süreçtir. ........Çocuklarda dil edinme üzerine çalışan uzmanlara göre; insanlar doğuştan dil öğrenebilmek için hususi bir mekanizmaya sahiptir. Bu mekanizma sayesinde bütün çocuklar, aynı safhalardan geçerek belli bir olgunluğa geldiğinde, yürümeyi öğrendikleri gibi konuşmayı da öğrenirler. Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
Dil öğrenirken çocuğun bulunduğu çevre ön plana çıkar. | |
Çocukların zihni, beyni ve ruhu dil öğrenmeye kabiliyetli yaratılmaktadır. | |
Her çocuğun zihinsel gelişimi dil öğrenmeye uygun olmayabilir. | |
Çocuğun kişisel özellikleri konuşacağı dili doğrudan etkiler. | |
Dil öğrenme üzerine yapılan araştırmalardan kesin sonuçlar elde edilemez. |
Soru 7 |
Sanki asılacakmışım, ölecekmişim, son sözünü söyle, demişler gibicesine. Hep böyle yazmaya çalıştım ........ En çok hangi asılışımı sevdiğimi söyleyemem ki. Açıkçası bütün asılışlarımı, ölümlerimi seviyorum, demek geliyor içimden. Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilirse anlam bütünlüğü sağlanmış olur?
"En çok hangi kitabınızı, hangi şiirinizi seversiniz?" diye sormuyorlar mı... | |
Benim aşk şiirlerim, aşk değil, arkadaş şiirlerdir. | |
Şiir anlayışı anlatılmaz. | |
Olayların içindeki insanlara düşünceden, düşüncelerinin içindeki insanlara olaylardan söz edemezsiniz. | |
Yaşamımı ne büyütebilir ne çoğaltabilirim. |
Soru 8 |
Ünlü yazar Halikarnas Balıkçısı'nın bugünkü Bodrum'u güzelleştirenlerden biri olduğunu biliyor muydunuz? Bodrum'a dinlence için giden kaç kişi bu adı anımsar sizce? Bugün, dinlenmeden çok eğlenmeye gidenlerin dilinden düşürmediği bu yerin, Bodrum'un, Halikarnas Balıkçısı tarafından yaşanılır bir yurt toprağına dönüştürüldüğünü kaç kişi bilir? Bodrum'dan tatil dönüşünde hiç bu ünlü yazarımızla ilgili bir çift söz söyleyene rastladınız mı? Bu da ........ göstermez mi sizce? Düşünce bütünlüğünün sağlanabilmesi için bu parçadaki boş yere aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
Halikarnas Balıkçısı'nın haklı olduğunu | |
görgüsüz insanlarımızın çokluğunu? | |
Bodrum'un tanınmış bir tatil yöresi olduğunu | |
sanatın ve edebiyatın önemini | |
edebiyat sevgisi olmayan, okumaktan uzak bir toplum olduğumuzu |
Soru 9 |
(I) Tanpınar "bilinçdışı" gerçeğine önem vermiş edebiyatçıların belki de en önde gelenidir. (II) Bu koşutlukta, yazınımızda pek az rastladığımız, cehalete düşmeyen, özle biçemin (üslubun) birbirine uyum sağlayabildiği başarılı örneklerdendir Tanpınar şiiri. (III) "Bilinçdışı" bir yandan Tanpınar şiirinin arka planını oluşturan kuramsal bir dayanak noktasıyken bir yandan da biçemin kendisidir. (IV) Bunların yanında roman ve öykü türlerinde de şiirde olduğu gibi estetik bir değerlendirmeye göre üst düzey yapıtlar ortaya koymuş bir sanatçıdır Tanpınar. (V) Zaten onun sanattan anladığı da yapıtın amacının kendisinden başka bir şey olmadığı yönünde bir düşünceyi içerir. Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangileri yer değiştirirse anlam bütünlüğü sağlanmış olur?
I. ve III. | |
III. ve IV. | |
IV. veV. | |
II. ve III. | |
III. ve V. |
Soru 10 |
(I) Tanzimat'tan bu yana kendini öyküye adamış sanatçılarımız üçü beşi geçmez. (II) Bu öykücülerimize şükran borçluyuz. (III) Dileğimiz, öykünün genç kuşaktan böyle yazarların eline geçmesidir. (IV) Hırsa kapılarını kapayarak alçak gönüllülükle öykünün yazgısındaki talihsizliğe direnen, onunla kıran kırana çarpışan, giderek alın terlerinin karşılığını alan saygın kişilerdir onlar. (V) İlham sermayesini bütünüyle öyküye yatırabilecek sanatçılara ihtiyacı var yazınımızın. Bu parçanın anlamlı bir bütün oluşturabilmesi için numaralı cümlelerden hangi ikisinin yer değiştirmesi gerekir?
II. ve III. | |
II. ve IV. | |
III. ve IV. | |
l. veV. | |
III. ve V. |
Soru 11 |
On sekiz yaşımdayken bir süre şiirle uğraşmıştım. Şiirlerim yayımlanmıştı fakat hiçbir zaman açıklayamayacağım nedenlerden ötürü yazmayı bırakmıştım. Şimdi kırk yaşımdayken yine şiire dönmek şiirle uğraşmak istiyorum ama bir tereddüt yaşıyorum. ........ Yeteneğimi yitirmediysem eğer gizli bir ses bana yardım edecektir. Ahmet şunu yaz, diyecektim. Ben romancı değilim ki o sesi duymazdan geleyim. O eski ilhamı tekrar yakalayabilir miyim? Bu parçada boş bırakılan yere anlatımın akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
O eski ilhamı tekrar yakalayabilir miyim? | |
Her sanatçı, bir süre bu tereddütü yaşar. | |
Şiirde ilk dize Allah vergisidir, öteki dizeler şaire mi aittir? | |
Bu defa düzyazıyı mı denesem. | |
O duygu yoğunluğunu tekrar yaşamaya değer mi? |
Soru 12 |
(I) Hayallerini beslemeyenler, düş kurmayı işletemez olurlar. (II) Giderek hiçbir şeyi, kendilerinden başka hiçbir insanı anlamaz olurlar. (III) Başkalarını anlayamayınca kendilerini de anlamaz olurlar. (IV) Modern yaşamın koşuşturmacası insanı yalnızlaştırmış olur. (V) Kendilerini kiminle, ne ile karşılaştıracaklar da anlayacaklar. (VI) Bunun için hikâye ve roman okumayanları sevmem. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi anlam akışını bozmaktadır?
I. | |
II. | |
III. | |
IV. | |
V. |
Soru 13 |
Elimden geldiğince, gücümün yettiğince yazdım; yüzlerce öykü, dört roman, binlerce köşe yazısı ve deneme. Dürüst olmayı, öncelikle kendime karşı dürüst olmayı baş ilke saydım. .........Şuna buna kendimi beğendirmek, çıkar sağlamak, yarar elde etmek aklımdan geçmedi. Başkaları, bugünküler, yarınkiler ne der, beğenir mi beğenmez mi yazdıklarımı, yaptıklarımı bilemem. Ama ben, inandığım yolda ödün vermeden yürüyeceğim. Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisinin getirilmesi uygun düşer?
Birilerini kırmak yerine kalemimi kırmayı yeğledim bugüne değin. | |
Yazdıklarımın, söylediklerimin hepsi inandığım, savunduğum düşüncelerdi. | |
Bu yüzden toplumsal konuları işlemekten olabildiğince kaçındım. | |
Yöneltilen eleştirilere duyarsız kalmayı hiçbir zaman düşünmedim. | |
Yarattığım her yapıtta değişik biçemler denemek zorunda kaldım. |
Soru 14 |
II - IV- III - V- I | |
III - I - IV - V - II | |
IV - III - I - V - II | |
I - II - V - IV - III | |
V - II - I - IV - III |
Soru 15 |
(I) Lale, kültürümüzde önemli bir yere sahiptir.(II) Kültürümüzde önemli olan zarafet timsali bu çiçek, Anadolu'ya Orta Asya'dan Türkler tarafından getirilmiştir. (III) En parlak dönemini, aynı zamanda bir devre ismini verdiği 16. ve 18. yy arasında Osmanlı İmparatorluğu Dönemi'nde yaşamıştır. (IV) Osmanlı süsleme sanatında önemli bir motif olarak kullanılmıştır. (V) Öyle ki İstanbul'un her yeri lalelere bezenmiş, şehir adeta bir lale ülkesine dönüştürülmüştür. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
I. | |
II. | |
III. | |
IV. | |
V. |
Soru 16 |
(I) Ahmet Yesevi, ilk eğitimini Arslan Baba'dan alarak olgunlaşmaya başlar (II) Ondan aldığı işaretle Yesi'ye döner, tasavvufi hayatını orada devam ettirir. (III) Orada Yusuf Hemedâni'ye bağlanır. (IV) Şeyhi Hemedânî ile çok yer gezen Ahmet Yesevi, daha sonra Buhara'da şeyhinin yerine geçer. (V) Ancak bir yıl sonra Arslan Baba ölünce Yesevi, ilim ve irfanını artırmak üzere Buhara'ya gider. Bu parçanın anlam bütünlüğünü sağlamak için numaralanmış cümlelerden hangi ikisi yer değiştirmelidir?
I. ve III. | |
I. ve IV. | |
ll. ve V. | |
III. ve V. | |
IV. ve V. |
Soru 17 |
Zamanı yekpare yaşarız fakat bu uçsuz bucaksızlığın içinde kabartma resimler gibi duran 'an'lar vardır. (I) Çoğu şeyi unuturuz hayat akıp giderken. (II) Hatırladığımız, o 'an'lardır daha çok. (III) Hayatımızın kronolojisi üzerinde sıkıştırılmış bir kapsül, bir çekirdek gibi duran ve pek çok şeyi saklayan 'an'lar. (IV) Katlanmış, dürülüp bükülmüş bir kumaş gibi açılır. (V) Onları unutulmaz kılan, gerilim korku, endişe yahut aşkın bir sevinç, az rastlanır bir mutluluk halidir. Yukarıdaki parçada numaralanmış yerlerden hangisine "Kısacıktır ama bizde bıraktığı tesir, bir ömür hatırlanacak, hatırlandığında o anı yeniden yaşatacak bir enerjiye sahiptir." cümlesi getirilebilir?
I. | |
II. | |
III. | |
IV. | |
V. |
Soru 18 |
Çeşitli tiplerden oluşmuş bir ailesi vardır romancının. Bu ailenin üyelerinden kimi iyiye eğimli kimi kötüye kimi içinde bir geçmiş özlemiyle bağlıdır yaşama kimi umutla bir geleceğe sıkı sıkıya bağlıdır. Kimi de çağından kopmuştur. Ama Romancı kendi kişisel eğilimi açısından bu tiplerden birine veya ötekine daha yoğun bir kişilik, daha önemli bir rol verse bile bu öbür kişilerin önemini azaltmaz. Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre, aşağıdakilerden hangisi getirilirse anlam bütünlüğü sağlanmış olur?
bütün bu farklı kişiler, bir roman çerçevesi içinde birleşince romancının o harikulade dünyası çıkar karşımıza. | |
sanatçı her ne kadar gerçekçi tipler oluşturmak istese de yazıya aktarılan her olay, az da olsa yapay olur. | |
romancının yanlı tutumu, hep iyinin yanında olması, okuyucuyu taraf tutmaya zorlar. | |
bazı tipler, romanda yazarla okuyucu arasında iletişim kuramaz. | |
yazarın sevdiği tipler, öteki kahramanlara göre daha çok ön plana çıkar. |
Soru 19 |
(I) Karın zevkli ve eğlenceli dünyasının yanında bazı zorlukları da vardır. (II) Kış günlerinde insanların hayatını zorlaştıran etkenlerin başında kar gelmektedir. (III) Kar, çocukluk yıllarımızın vazgeçilmez eğlence kaynağıdır. (IV) Şehir yaşamında kar, ulaşımı engelleyen, iş imkânlarını kısıtlayan etkenler arasında yer alır. (V) Fakat hayatımıza şöyle bir göz gezdirecek olursak, yaz gelince kışı, kış gelince yazı özlediğimizi görürüz. Bu parçada düşüncenin akışını bozan cümle aşağıdakilerden hangisidir?
I. | |
II. | |
III. | |
IV. | |
V. |
Soru 20 |
(I) Benim için sanat, bir yaşam zenginliğidir. (II) Sanatın öznel olması da bu yüzdendir. (III) İnsan yaşayarak doğayı, insanı, doğa-insan ilişkisini, insan kültürünü ve insanı insan yapan ne varsa onları öğrenir. (IV) Bu zenginliği yakalayamayan insanların sanatının da kısıtlı olduğunu düşünüyorum. (V) İlişkilerle insan gittikçe zenginleşir, derinliğe varır, sanatına da bunları yansıtır. Yukarıdaki parçada numaralanmış cümlelerden hangisi, düşüncenin akışını bozmaktadır?
I. | |
II. | |
III. | |
IV. | |
V. |
Paragraf Bilgisi - 4
Karnen asagidaki gibi:
- Soru sayisi: %%TOTAL%%
- Yanlis sayisi: %%WRONG_ANSWERS%%
- Dogru sayisi: %%SCORE%%
- Dogru yüzdesi : %%PERCENTAGE%%
- Yukaridaki istatistiklerinden yola çikarak seninle ilgili düsüncem su: %%RATING%%
Soru 1 |
Büyük kentlerde başlatılan sanayileşme adımları, yeni iş alanları oluştururken "taşı toprağı altın şehir" yanılgısı yaratır. Bu büyüye kapılan; ağa zulmünden, açlıktan, yoksulluktan yılmış kır yoksulları, sonradan kent yoksullarına dönüşüp dışlanacakları büyük kentlere göç etmeye başlarlar Yukarıdaki parça düşüncenin akışına göre aşağıdakilerin hangisiyle tamamlanmalıdır?
Yaşanan bu göç dalgası alt üst oluşlara, toplumsal dönüşümlere yol açar. | |
Böylelikle o huzursuz insanlar bir anda huzura kavuşurlar. | |
Bu göçle birlikte daha iyi imkânlarda yaşamaya başlarlar. | |
Yeniden köye dönmenin hayalini kurmaya başlarlar. | |
Yaşanan yoğun göç, toplumsal yaşamın hareketlenmesini sağlar. |
Soru 2 |
Sanat eleştirmeni sanat çevreleriyle içli dışlı olan, sergileri ve sanat olaylarını yakından izlemeyi görev bilen, düşüncelerini sürekli olarak yazıya döken, gününün toplumsal sorunları ve sanat sorunları karşısında duyarlı bir kişi olarak kalmayı bilen, sanatın dünü bugünü üzerine ayrıntılı bilgi ile donanan, yayınların içinde pişen bir kişi olmalı. Sözün kısası sanat eleştirmeni ......... Yukarıdaki parça, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisiyle sürdürülemez?
genç sanatçılara hoşgörüyle yaklaşmalıdır. | |
toplumsal sorunlara karşı duyarlı olmalıdır. | |
sanat tarihi konusunda donanımlı olmalıdır. | |
alanında belli bir deneyime sahip olmalıdır. | |
güncel sanat olaylarını takip etmelidir. |
Soru 3 |
Deneme, birçok tadı bir arada barındırır. Şiir de, öykü de, anı da, günlükler de ses verir denemede. Tabiatı itibarıyla denemenin şiirle aynı yerden doğduğu düşünülebilir. Zaten pek çok deneme yazarı işe önce şiirle başlamıştır. Eliot, Tanpınar, Haşim, Cenap Sahabettin, Salah Birsel... Söyleyişteki şiirsellik kelime tasarrufu ve üslupçuluk, denemeyi şiirle akraba kılıyor. Kimi denemelerde yazar, bir öykü ile başlıyor işe. Ya da öyküler serpiştiriyor yazının içine. Günlüklerinden, anılarından söz ediyor. Bunlar denemeyi diğer akraba türlerden büsbütün ayıramayacağımızı düşündürüyor. Belki denemenin tadı da buradan geliyor. İçindeki seslerin zenginliğinden. Ama o, ne şiirdir ne anı ne de öykü ......... Bu parça düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisiyle tamamlanabilir?
Şiirin sözcük seçiminden yararlanarak en iyi cümleyi kurmayı başarmak isteyen bir yazıdır. | |
Farklı söylemleri bir araya getirerek düşünceleri en zengin biçimde anlatan bir türdür. | |
Bütün bunların üstünde, kendine mahsus ölçüleri, dinamikleri ve tadı olan bir yazı türüdür. | |
Düşünceleri başkalarına anlatmakta ve kabul ettirmekte en başarılı türdür. | |
Öykü ve şiirin üslup özelliklerini yansıtmayı amaçlayan edebî türdür. |
Soru 4 |
Sanatta, biçim olmayan yerde güzellik olmaz. Güzellik sıkı sıkıya biçime bağlıdır. Yapıtlardaki dil, üslup, ölçü, uyak gibi öğeler biçim güzelliğini hazırlar. Sanat biçimdir. Hammaddeyi bir biçime sokmakla mimari; biçiımsiz seslere biçim vermekle müzik; renkler ve biçimleri düzenlemekle resim;............. Bu parça aşağıdakilerden hangisiyle sürdürülebilir?
olayları düzenlemekle roman ortaya çıkar. | |
sahneleri düzenlemekle tiyatro ortaya çıkar. | |
düşünceleri düzenlemekle düşünce yazıları ortaya çıkar. | |
sözcüklere biçim vermekle edebiyat ortaya çıkar. | |
inceliklere biçim vermekle sanat ortaya çıkar. |
Soru 5 |
Konu ancak sanatçının tutumuyla öz aşamasına yükselebilir çünkü öz, yalnız neyin sunulduğu değil, nasıl sunulduğu, nasıl bir ortamda, ne derecede toplumsal ve bireysel bir duyarlılıkla sunulduğu demektir. "Hasat" gibi bir konu, sevimli bir kır yaşantısı, kalıplaşmış bir günlük yaşayış resmi, insanın doğa üzerindeki zaferi olarak işlenebilir Dil ve düşüncenin akışına göre bu parçanın sonuna aşağıdakilerden hangisinin getirilmesi uygun düşer?
Her şey, sanatçının görüşüne, anlatım yöntemine bağlıdır. | |
Yaratma sürecinin bir başka yönü, konunun algılanış biçimini düşünmeye bizi götürür. | |
Çünkü bir eser yalnız konusuyla değerlendirilemez. | |
Her yazı ya da yaratı bir ileti taşır. | |
Her şeyden önce yazar, konuya yeni anlamlar yüklemelidir. |
Soru 6 |
Okul rehberlik servisinin çalışmaları öğrencinin sosyal ve zihinsel gelişimini desteklemelidir. Özellikle mesleki rehberlik çalışmalarının yapılması öğrencinin bundan sonraki eğitim yaşamını sağlıklı bir şekilde yönlendirebilmesi için önemlidir. Ayrıca okul idarecilerinin ve rehber öğretmenlerin velilerle iletişimi, eğitimin desteklenmesi için önemli olan kritelerden biridir. Öğrencinin sosyal becerilerinin gelişmesini sağlayacak olan kulüp çalışmalarının ve eğitsel kol faaliyetlerinin aktif olarak sürdürülmesi gereklidir........... Yukarıdaki paragrafın sonuna getirilebilecek en uygun cümle aşağıdakilerden hangisidir?
Fiziki yapı, eğitim kalitesini ve öğrencinin sosyal gelişimini birebir etkiler. | |
Mesleki rehberlik çalışması yapılan öğrenci, meslek seçiminde başarılı olur. | |
Bu tür faaliyetlerin öğrenciler üzerinde olumsuz etkileri olduğu kesinlikle doğrudur. | |
Okullarda laboratuvarların bulunması da önemli detaylardandır. | |
Bu tür faaliyetler; kişinin sorumluluk alma, kendi güçlü ve zayıf yanlarını tanımasına fırsat verir. |
Soru 7 |
Kişisel kazanç için özveri, doğal değildir ve hatta küçültücüdür. Ancak sevgi ile aydınlatıldığında, özveri kutsaldır. "Senin için o kadar şey yaptıktan sonra bana minnetini böyle mi gösterecektin?" dendiğini çok sık duymuşuzdur. Bu ve buna benzer her türlü söz, sevgi kavramını küçültür. Sanki ortada koşullu bir pazarlık vardır ve bizim de aynı şekilde bir karşılık vermemiz gerektiği ima edilmektedir. Oysa sevdiğimiz için bir şey yapıyorsak Düşüncenin akışına göre, bu parçanın sonuna aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
bunu özgür irademizle yaptığımızdan sonuçlarına katlanmak zorundayız. | |
bunun gelecekte mutlaka bir karşılığı olacağını bilmeliyiz. | |
bundan sonra devam ettirmeli ve her zaman onun yanında olmalıyız. | |
bu özverimiz ne kadar büyük olursa olsun, asla koşullu olmamalıdır. | |
bu, tamamen o kişiyle ilişkilerimizin sağlam temeller üzerine kurulu olduğunu gösterir. |
Soru 8 |
Millet varlığını ayakta tutan ve millî bütünlüğü temin eden başlıca unsur ana dildir. Çünkü milleti meydana getiren fertlerin ayrılmaz bir birlik hâlinde yaşamaları, birbirlerini tanımalarına, anlamalarına ve sevmelerine bağlıdır. Millet bütünlüğünün gittikçe artan bir sağlamlık kazanması da nesillerin ve fertlerin birbirlerini "tamamlamaları" ile mümkündür. Bu da millete ait manevi servetlerin, dil yolu ile nesilden nesile ziyan edilmeden aktarılmasına bağlıdır. Böylece her yeni nesil, önce, atalarından miras kalan sanat ve düşünce yadigârlarını tanır, sonra da o anıtlar üzerine kendi payına düşen "yapı taşlan"nı koyar. Ancak bu sayededir ki........... Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
dile yeni kelimeler kazandırma imkânı bulabiliriz. | |
millet, dil sayesinde kültür alışverişine devam etsin. | |
millet hayatı, hiçbir kesintiye uğramadan, tarih içinde devam edip gider. | |
dil, diğer milletlerden etkilenerek büyümeye devam etsin. | |
yeni ürünler oluşturup dili bir üst seviyeye taşıyalım. |
Soru 9 |
Kısa yoldan başarıya ulaşmayı beklemek gerekir. | |
Ders çalışmanın herhangi bir işten birçok farkı vardır. | |
İşinizi asla hafife almamalısınız ki mahcup olmayasınız. | |
İyi bir giyim, oluşturacağınız izlenim için çok önemlidir. | |
Kendinize gösterdiğiniz özen, işinize de yansır. |
Soru 10 |
Evine, odasına ya da Montaigne gibi Bordeau'daki şatosuna, Flaubert gibi Roun'deki inzivasına, beylik bir sözle fildişi kulelerine çekilip yazan yazar ve düşünür imaji çağını doldurmuşa benzer. Eskiden yazar hayatın içinde değil, yanında yaşayan bir yaratık sayılıyordu. Elbette uzaktan bakışın insana sağladığı bazı yararları küçümsemiyorum. Ancak bugünkü yaşam, sürekli değişkenliği ve şaşırtıcı karmaşık gelişmelere gebe gidişiyle yazarı yanında değil, içinde yaşamaya zorlamaktadır Düşüncenin akışına göre, bu parçanın sonuna aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
Bu nedenle günümüz yazarı, zor bir geçim derdine düşmüştür. | |
Oysa nerede zorlama varsa orada sanat kısırlaşmıştır. | |
Günümüz yazarı da bu zorunlulukla konusunu değişik ve şaşırtıcılık üstüne kurmaktadır. | |
Bu nedenle yazar, toplumsal olaylar ve insan yığınları içinde yerini almıştır. | |
İşte günümüz yazarı, kalemiyle buna karşı çıkmaktadır. |
Soru 11 |
Her yeni şiir, insan tabiatından yeni bir haber getirir. Taze, soluk soluğa, körpe bir haberdir bu. Şiir, bu haberi karşılık bulacağı menzile ulaştırabildiği taktirde kendi gerçekliğine kavuşur. Öte yandan okur da yeni bir haberle karşılaşacak, kendi gerçekliğiyle bu şekilde yüzleşme imkânı bulacaktır. Ancak bu, sanıldığı kadar kolay olmayacaktır. Çünkü şiir, haberi şifrelenmiş bir şekilde ulaştıracaktır. Dolayısıyla ......... Bu parçanın son cümlesi düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisiyle sürdürülebilir?
şiirin ne denli değerli olduğu bu şekilde ortaya çıkacaktır. | |
okurun haberi algılayabilmesi için belli bir donanıma sahip olması gerekecektir. | |
insan gerçeğini en iyi ortaya koyan edebi türdür şiir. | |
şiir, öykü ve romana göre daha az tercih edilir. | |
her şiirin ayrı bir iletisi olmalıdır. |
Soru 12 |
İyi bir roman okuru olmanın, görünüşte somut hiçbir amacı yoktur. Romanı eskiden beri alıştığımız ve hoşlandığımız için okuruz. Roman okurluğunun doğrudan ne para kazanmayla ne de somut gündelik sorunların çözümüyle bir ilintisi vardır. Buna karşılık uçsuz bucaksız bir karakterler, tipler, yaşamlar ve olaylar dağarcığını edinmekle eş anlamlı olan roman okurluğu, insana her türlü sorunun ve bunalımın üstesinden gelmek için varlığı kesinlikle gerekli geniş bakış açıları kazandırır. Daha ileri giderek söyleyebiliriz ki iyi bir roman okuru .......... Dil ve düşünce bütünlüğüne göre, bu paragrafın sonuna aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
iyi eserle kötü eser ayrımını rahat yapar. | |
hem sosyal hem ruhsal yaşantısı dengeli, doğru bir insandır. | |
yaşamda karşılaştığı hiçbir şeyle ilk kez karşılaşmış olmanın paniğini yaşamaz. | |
yaşamdan daha zengin kurmaca bir dünyanın içinde yaşar. | |
kitap okuma alışkanlığının sayılamayacak kadar çok faydasını görür. |
Soru 13 |
Yüz metreyi on saniyenin altında koşan atletler bir denemede mi bu işi başarıyorlar? Yüz metreyi iyi koşabilmek için kim bilir kaç ay, kaç yıl; kaç kilometre koşmuşlardır. Yazarlık da tıpkı böyle. İyi bir öykü, iyi bir roman yazabilmek için önceden yüzlerce, binlerce sayfa yazmış olmak, Bu parça düşüncenin akışına uygun olarak aşağıdakilerden hangisiyle tamamlanabilir?
ara vermeden çalışmaları sürdürmek gerekir, tıpkı atletler gibi. | |
bu iş ilk öyküde, ilk romanda da başarılabilir. | |
atletler gibi her gün çalışmasak da başarıya ulaşırız. | |
ara sıra kendimize de zaman ayırmalıyız. | |
başarıyı büyük sanatçıları örnek alarak da yakalayabiliriz. |
Soru 14 |
Bir kitabın kapağı, adı ve içeriği kadar önemlidir. O kadar ki kapak ve resimli sayfa kitabın etkisini, yazarın lehine ya da aleyhine değiştirebilir. Baskının üslubu, eserin özüne bile bambaşka bir yön verebilir. Aynı kitabın çeşitli iki baskısı arasındaki fark o kadar önemlidir ki, insanın:........... Yukarıdaki parçanın aşağıdakilerden hangisiyle devam ettirilmesi uygundur?
Kitabın çeşitli baskıları bile diğerlerinden farklıdır. | |
Baskının üslubu, eserin fazla satılmasını sağlar. | |
Kitabın baskısı kitabın doğuşu için yeterlidir. | |
"Kitap her baskısıyla yeniden doğar." diyeceği geliyor. | |
"Her kitap yeni baskılarla fazla değişmez." diyesi geliyor. |
Soru 15 |
Avrupa bize şiiri öğretemezdi. Çünkü şiiri asıl biz onlara öğretecek durumdaydık. Edebiyatımız baştan başa şiirdi. Türk ruhunun bütün çeşmelerinden şiir akıyordu, sultandan dilenciye kadar şiire yakınlık duymayan yok gibiydi. Fransız edebiyatında "Hint kumaşı" olan "dize" bizde çok ucuza gidiyordu. Yani .......... Bu parça aşağıdaki cümlelerin hangisiyle tamamlanırsa anlam bütünlüğü sağlanmış olur?
Fransızlar şiiri bizden çok geç tanımışlardı. | |
Fransız şiirinin aradığı hayal ve duygu sarhoşluğundan biz bezmiştik. | |
Fransız şiirinde konu hep toplumsaldı. | |
Fransız zevkine yönelen şiir, Türk zevkinden hızla uzaklaşıyordu. | |
Fransızlar şiire çok değer vermeye başlamışlardı. |
Soru 16 |
Çocuklar ilkokula başlar başlamaz, en etkili öğrenme yöntemi olan oyun, iyice dışlanmaya başlar. Okullarda oyun, teneffüs aralarına atılır. Sınıf tipi öğrenme, sıkıcı ve zayıf bir öğrenme türü olduğu halde, oyun yoluyla öğrenmeyi ders dışına kovar. Hatta çocuk, evde ya da sokakta oyun oynamak isterse, bu isteği ders çalışmasını aksatacağı kaygısıyla engellenir. Oyun, sıklıkla sadece bir "eğlence" olarak algılanır ki, bu yanıltıcı bir genellemedir. Kısaca Düşüncenin akışına göre bu parçanın sonuna aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
oyun, aslında çok eğlenceli bir öğrenme yöntemidir. | |
çocuklara sınırlı sayıda oyun öğretmek gerekir. | |
çocukları oyundan uzak tutmak, derse alıştırmak şarttır. | |
oyuna alışan çocuklar kolay kolay arkadaş edinemezler. | |
aileler, oyunlar konusunda seçici davranmak zorundadır. |
Soru 17 |
Her şeyin en önemli noktası başlangıcıdır. Bunu biliyorsun değil mi? Bu, en çok, genç ve körpe kimseler için böyledir çünkü o sırada bir şekil alır, hangi kalıbın damgasını istersen, o kalıba sokarsın. Atasözünde bu daha güzel vurgulanmıştır ............. Düşüncenin akışına uygun olarak bu parçanın sonuna aşağıdaki atasözlerinden hangisi getirilmelidir?
Baş olan boş olmaz. | |
Devlet adama ayağıyla gelmez. | |
Fırsat her vakit ele geçmez. | |
Ağaç yaşken eğilir. | |
Kazanına ne korsan çömçende o çıkar. |
Soru 18 |
Duygusallıktan soyutlanmış kişi, bir insandan hoşlansa da bunu belli edecek davranışlar sergileyemez. Getireceği acıyı çok yoğun yaşayacağından kabul edilmeme olasılığını göze alamaz. Ancak bu korkularının bilincinde olmadığı için, durumu abartılmış gurur sistemi içinde değerlendirir ve karşı taraftan bir adım atılmadıkça bir insana yaklaşmayı kendisine yakıştıramaz. Bu nedenle, çoğu kez kendisini kabul eden ya da kabul eder görünen insanlarla ilişki kurabilir. ............... Yukarıdaki paragraf düşüncenin akışına uygun olarak aşağıdakilerden hangisiyle sürdürülmelidir?
Kısacası, güçlü kişilikler sosyal toplumlarda kendini gösterir. | |
Özetle istediğini bulamayan insan, düş kırıklığına uğrar. | |
Bir diğer deyişle incinmekten korunabilmek için seçmez, seçilir. | |
Böylelikle kişi gururuna yenilmeyi de göze almış olur. | |
Her durumu, davranışı anlamlandırmaya çaba gösterir. |
Soru 19 |
her öyküsü farklı bir yöreyi anlatmaktadır. | |
öykülerinde İstanbul ve İzmir'in özelliklerini işler. | |
öykülerini duygusal öğelerden arındırmıştır. | |
öykülerinde de romanlarındaki gibi çevre betimlemeleri yer alır. | |
her yazarda bulunmayan bir gerçeklik vardır. |
Soru 20 |
Yaşlılığın alameti, bence yaş sayısı değil, gönül gücü eksikliğidir, karamsarlıktır. Bugün bilim adamı yetişmiyor, romancı yok, tiyatro yazarı kalmadı, nerde eski günler diye, kara kara söylenenler "yaşamın durmadan değişme" olduğu gerçeğini unutanlardır. Kendileri tükendiği için bütün kaynaklar da tükendi sanmaktadırlar ........... Yukarıdaki paragrafın son cümlesi aşağıdakilerden hangisi olamaz?
Bunlar olumsuz düşünen insanlardır. | |
Acınacak yaşlılar işte bunlardır. | |
Bunlar karamsar yaşlılardır. | |
İnsan kendini yenilediği ölçüde gençtir. | |
Bunlar yaşlı ama gönlü zengin insanlardır. |
Paragraf Bilgisi - 5
Karnen asagidaki gibi:
- Soru sayisi: %%TOTAL%%
- Yanlis sayisi: %%WRONG_ANSWERS%%
- Dogru sayisi: %%SCORE%%
- Dogru yüzdesi : %%PERCENTAGE%%
- Yukaridaki istatistiklerinden yola çikarak seninle ilgili düsüncem su: %%RATING%%
Soru 1 |
Ben, diye açıklar Esendal: "İnsanlara yaşamak için kuvvet ve neşe veren yazılardan hoşlanırım. İmanları, yoğrulmuş mutfak paçavrasına çeviren ve kedere düşüren yazılardan hoşlanmam. Zaten tam bir refah içinde, huzur içinde yaşamıyoruz. Bir de karanlık, kötü şeylerden bahsederlerse bize, onları okursak... İnsanları havana koyup ezmeye başlar bu. Halbuki insanların içinde umut olmalı. Yaşama umudu, neşe vermeli insana okudukları." Bu parçanın konusu aşağıdakilerden hangisidir?
İnsanlara umut veren yazılar | |
Esendal'ın yazılardan bekledikleri | |
İnsanların ne tür yazıları tercih ettikleri | |
Yaşamın getirdiği zorluk ve sıkıntılar | |
Esendal'ın yaşama bakış açısı |
Soru 2 |
Okumanın gereğine yürekten inanan birisiyim ve kitap okumak için mutlaka zaman ayırırım. Kitap seçimi yapmadan her türlü kitabı okurum. Beni kitabın güzelliğinden, çirkinliğinden çok, kitaptan alabileceklerim ilgilendirir. Kitapların insana dost olduğunu anlamak için başkalarının bunu söylemesine gerek yoktur. Bu sözleri söyleyen kişi için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
Kitap okumak için zaman ayırmak gerektiğine inanan biridir. | |
Kitapların iyi ya da kötü olmasına bakmamaktadır. | |
Kitapların, insanın dostu olduğuna inanır. | |
Okumanın gerekliliğini ve faydasını kavramıştır. | |
Kitap seçiminde çevresinin de görüşlerini almaktadır. |
Soru 3 |
Belki usta bir ozanın davranış biçimleri, belki bir sözcüğün dizedeki duruşu ... Genelden özele sezemediğimiz öyle ayrıntılar var ki bunların hepsi genç ozana görmeyi öğretebilir. Bu etkileşimi usta-çırak ilişkisi olarak sınırlandırmak yeterli olmaz. Genç bir ozan kendi yalnızlığına çekildiği zaman artık bir sözcük avcısı olduğunun bilincine varmıştır. Bu sözler aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık olarak söylenmiş olabilir?
Genç ozan, usta ozanın şiir deneyimlerinden yararlanabilir mi? | |
Genç bir ozanın şiir gücünü tetikleyen nelerdir? | |
Sezgilerden yola çıkan ozan, başarılı olabilir mi? | |
Özgün ozan, şiirin gizlerine gençken varabilir mi? | |
Genç ozanlara görmeyi öğreten, öğüt verenler midir? |
Soru 4 |
(I) İ.Ö. 200'lere ait çivi yazılı tabletlerde "Harana" ve Tevrat'ta da "Haran" diye söz edilen Harran, Doğu mitolojisinin de yoğun olarak yaşandığı bir yer. (II) Adem ile Havva'nın cennetten çıkarıldıktan sonra yeryüzünde ayak bastıkları ilk yer, ilk buğdayı ektikleri, toprağın ilk kez sabanla sürüldüğü, öküzün ilk kez sabana koşulduğu yer olduğuna inanılıyor. (III) Dümdüz, rüzgâr estikçe toz bulutuyla örtünüyormuş gibi görünen ovada biraz daha yüksekte kalan kaleden, Harran'ın konik evleri görünüyor dizi dizi. (IV) Yazın serin, kışın sıcak olan evlerin yan yana gelen kubbeleri kemerlerle birbirine bağlanmış. (V) İçeride geniş mekânlar oluşturulmuş. (VI) Örneğin, bizim de gezdiğimiz Harran Kültür Evi gibi... Bu parça iki paragrafa bölünmek istense ikinci paragraf numaralanmış cümlelerden hangisiyle başlar?
II. | |
III. | |
IV. | |
V. | |
VI. |
Soru 5 |
Aşk da diğer şiddetli duygular gibi bir kişinin bakış açısını, algılarını, düşünce dünyasını kökünden sarsar; değiştirir. Ancak aşk diyerek hemen herkesin farklı biçimlerde ve yoğunluklarda yaşadığı duygular yelpazesini bir kavrama indirgemiş oluyoruz. Oysa aşk da diğer insanlık durumları gibi bağlamına göre şekil alır. Saf bir aşktan söz edemiyoruz artık. Bu cümleyi geçmişe özlemle seslendirmiyorum. Yani, eskiden var olan saflık şimdi kayboldu diyenlerden değilim. Geçmişte de karmaşık olan ancak hiç de öyle değerlendirilmeyen kimi şeylerin aslında ne kadar karmaşık olduğunu şimdi çok daha iyi görüyoruz. Bu parçada yazar, aşkla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinmemiştir?
Şiddeti ağır duygularla ortak etkileri olduğuna | |
Kişinin kavrayışını ve fikirlerini değiştirdiğine | |
Farklı duygulara da yanlışlıkla aşk dendiğine | |
Aşk kavramının günümüzde bir önem taşımadığına | |
Geçmişe ait aşk anlayışının bugün değiştiğine |
Soru 6 |
Bir denemeci için en önemli sorun, denemesini bir ''can sıkma sanatı" olmaktan kurtarmaktır. Yani dört dörtlük bir denemenin adı "kurtarılmış deneme"dir. Bunun için yapılacak şey, bir cümleden öbürüne geçerken uyuyup kalmamak, her an okurların bu söylenen şeylerden sıkılıp sıkılmayacağını hesaba katmaktır. Yani doldurma cümlelere, doldurma duygulara, doldurma düşüncelere hiç gerek yoktur. Kendi yazınızı okurken yüzünüzde gülücükler açmıyorsa okurun yüzünde hiç açmaz. Bu parçada üzerinde durulan konu, aşağıdakilerden hangisidir?
Denemenin farklı özelliklere sahip bir tür olduğu | |
Okurların okumaktan sıkıldığı eserlerin kalıcı olamayacağı | |
Deneme yazarının eseri oluştururken nelere dikkat etmesi gerektiği | |
Cümlelerin uzunluğunun ve kısalığının anlaşılmayı etkilediği | |
Okuyucuların kendilerini anlatan eserleri okumayı istediği |
Soru 7 |
Hangi sosyal tabakadan olursa olsun herkes zorluklarla yaşamayı, mücadele etmeyi öğrenmek zorundadır. Karşılaşılan ve üstesinden gelinen zorluklar kişiyi sonraki zorluklara karşı deneyimli, dayanıklı kılar, güçlendirir. Zorluklardan kaçarak yaşamaya çalışmak ise insanı sera bitkisi gibi narin, dayanıksız ve yılgın biri olmaya iter. Bu açıdan bakacak olursak evet, zorluklar insanı güçlendirir, daha dayanıklı bireyler haline getirir. Bu parçada anlatılanlar, aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık söylenmiştir?
Zorluklarla yaşamaya çalışmak insanı her zaman mutlu eder mi? | |
Zorlukları aşmak için bize önerileriniz nelerdir? | |
Farklı toplumların yaşamlarında benzer güçlükler var mı? | |
Güçlüklerin insanları daha dayanıklı bireyler haline getirdiği görüşüne katılıyor musunuz? | |
Güçlüklerden kaçarak yaşamak nasıl bir sonuç doğurur? |
Soru 8 |
(I) Modernleşmenin bir sonucu olan şehirleşme Avrupa'da 1800'lü yıllarda kendisini göstermeye başladı. (II) Başlangıçta soylu kesimin kendisi için yarattığı bir dünya görüntüsündeki şehirler, yoksul kesim için itici nitelikler taşıyordu. (III) Şehirli sınıfa hizmet noktasındaki boşluk, ağır şartlar altında yaşayan köylü sınıfı için bir iş sahasına dönüştü sonraları. (IV) Bu boşluğu doldurmak için şehre yönelik yapılan büyük göçler de ilk gidenlerin rahatlık ve kazançları doğrultusunda gerçekleşti. (V) Şehirleşme yaşam olanakları bakımından büyük bir zenginlik getirdi ancak insanları sosyal olarak birbirinden uzaklaştırdı. (VI) Sosyalliğin ve yardımlaşmanın çok olduğu kırsalın aksine insanlar bire bir ilişkilerden her geçen gün biraz daha soğudu. Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense numaralanmış cümlelerden hangisi, ikinci paragrafın giriş cümlesi olabilir?
II. | |
III. | |
IV. | |
V. | |
VI. |
Soru 9 |
Krallar hiçbir şeyimi almazlarsa bana çok şey vermiş olurlar; hiçbir kötülük etmezlerse yeterince iyilik etmiş sayılırlar. Bütün istediğim budur onlardan. Ama nasıl teşekkür ediyorum Tanrı'ya, varımı yoğumu bana aracısız vermiş, beni yalnız kendine borçlu kılmış! Nasıl yalvarıyorum ona beni kimseye karşı minnet altına sokmasın diye! Ne mutlu bana, özgürce, bunca zaman yaşadım. Böyle bitsin ömrüm. Bütün çabam kimseye muhtaç olmadan yaşamak. Bu parçada yazarın asıl üzerinde durduğu, aşağıdakilerden hangisidir?
Kendi kendine yetmek ve kimsenin minneti altına girmemek | |
Herkese yardımcı olmak, onları minnet altına sokmak | |
İnsanlarla bir bütün içinde yaşayabilmek | |
Varlığını ancak kralların yardımıyla sürdürebilmek | |
Yalnız kendisinin var olduğu bir dünya kurabilmek |
Soru 10 |
Baudelaire, basılır basılmaz çok okunan romanların tutulma nedenini onların düşüklüğünde bulur. Ona göre, büyük halk yığınları kendisine benzeyeni tutar. Bazı romanların büyük ölçüde tutulmaları serüvenleri anlatılan kişilerin duyguda ve düşüncede saygısız kızlara ve delikanlılara benzemelerindendir. Beğenilen roman bir benzerlik belgesidir. Kültür seviyesi düşük olan yığın kendi içinde kaynayan basit istekleri, hayalini kurduğu bir yaşayışı okuduğu romanlarda görünce kendinden geçer. Bu parçada Baudelaire'in yakındığı durum aşağıdakilerden hangisidir?
Romanın, toplumsal bir işlevinin olmaması | |
Romancının, sıradan bir anlatıma başvurması | |
Yazarların, edebi özellikleri ikinci plana itmesi | |
Nitelikçe düşük romanların yaygın bir beğeni kazanması | |
Yazarların, romanlarında sosyal hayatı aynen aktarması |
Soru 11 |
Toplumsal sorunları işlemeyi kendisi için görev bilen toplumun gerçek yazarıdır. Düşüncesiyle eylemi birbirini tamamlayan ender sanatçılardandır. Yaşamı daha iyiye doğru değiştirmeyi, hayatın temel gereği saymıştır. Betimlemelerinde gerçeklik duygusu ve de keskin bir gözlem vardır. Bu parçada sözü edilen yazar için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
Toplumcu | |
Tutarlı | |
Gerçekçi | |
Duygusal | |
Değişimci |
Soru 12 |
Çağın makine gürültüsünden usanan, büyük şehirlerden bıkan insanlar hiç olmazsa bir hafta için Venedik'e gitmelidirler. Venedik, dünyanın hiçbir şehrine benzemez. Sokakları sudan, surları kumaştan, binaları mozaik, halkı masal kahramanı, hayatı Orta Çağ'a özgü bir kenttir. Alçak tavanlı karanlık odaların dar pencerelerinde bekleyen sevdalılar vardır. Dükkânlarında Orta Çağ'dan kalma seslerin, evlerinde sekiz yüzyıl önceki geleneklerin yaşadığı bu kentte, gündüzle gecenin ayrımı pek azdır. Bu parçada sözü edilen kentle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
Halkın masal kahramanlarını hatırlattığına | |
Orta Çağ'a özgü kültürel özellikler taşıdığına | |
Gelenekleriyle modern dünyaya karşı direndiğine | |
Sakin ve dinlenmeye elverişli bir kent olduğuna | |
Dünyanın hiçbir kentine benzemediğine |
Soru 13 |
(I) Herkes şiir yazar. (II) Kimileri bu işi kırk yıl sürdürür, kimileri yazdıklarını gizli defterlerde saklar. (III) Şair diye ortaya çıkmak bir yürekliliktir aslında. (IV) Saygı duymalı o yüzden bu yürekliliğe. (V) Şiir okumak, yazmak iyidir, hoştur da yazdıklarını başarılı birer yapıt olarak ortaya çıkarmak o denli zordur. (VI) Şair olma yolunda ilerleyenlerin en başta yapacakları, kendilerinden önce neler yapılmış bunu bilmektir. Bu parça iki paragrafa bölünmek istense ikinci paragraf kaç numaralı cümleyle başlar? A) II. B)lll. C)IV. D)V. E) VI.
II. | |
III. | |
IV. | |
V. | |
VI. |
Soru 14 |
Klasik anlamıyla epik şiir, artık yazın haritasından silinmiş gibidir. Ulusların çocukluk dönemi çok gerilerde kalmıştır. İnsanların olay anlatma, olay dinleme gereksinimlerini karşılayan başka türlere bırakmıştır yerini epik şiir. Roman, oyun, kahramanlık olaylarının ve duygularının ana konu olarak seçilip işlendiği çağdaş epik şiire dönmüştür. Bu parça aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık söylenmiş olabilir?
Tarihsel bağlamda epik şiir bugün yazılabilir mi? | |
Epik şiirin diğer türlerden farkı nedir? | |
Epik şiir, özellikle hangi türlere benziyor? | |
Epik şiir, hangi ölçülerle yazılmıştır? | |
Epik şiir, ulusların hangi dönemlerinde yazılmıştır? |
Soru 15 |
Orhan Pamuk, bana göre çok farklı bir sanatçı. Yazma tekniği açısından yazdıkları, öyle bir okunuşta anlaşılabilecek, hemen okurun eserin içine girebileceği türden yazılar değil. Romanlarında uyguladığı kurgular çok değişik. "Cevdet Bey ve Oğulları", "Kara Kitap", "Benim Adım Kırmızı" Türk okurunun ilk kez yürüdüğü yollardandır. Üstelik okur, yazarın romanları sayesinde yürüdüğü yolda ahenkli söyleyişlere de rastlar. Bu parçada Orhan Pamukla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
Romanlarında şiirsel bir dil kullandığına | |
Kendi tarzını yakalamış biri olduğuna | |
Romanlarında değişik kurgular uyguladığına | |
Eserlerinin hemen kendini ele vermediğine | |
Türk okurunun beğenisini kazandığına |
Soru 16 |
Ben romanlarımda, yaşam koşulları ağır diye karamsarlığa saplanıp kalmıyorum. Okurlarımı da iyimser olmaya yönlendiriyorum. Çünkü başarısızlıkların yanı başında, başarı olanaklarının yattığına inanıyorum. Yapıtlarımda iyimserlik gerçeğini araştırıp bulmak isteyişim de buradan kaynaklanıyor. Ancak hiçbir zaman geleneksel anlamda bir mutlu son yazarı değilim. Bu parçanın yazarı için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
Romanlarında iyimserlik duygusunu ön planda tutar. | |
Romanlarında karamsar davranmamaya özen gösterir. | |
Başarılı olmanın başarısızlıktan geçtiğine inanır. | |
Romanlarıyla okuyucularını iyimser olmaya yönlendirir. | |
Romanlarının mutlu sonla bitmesini tercih eder. |
Soru 17 |
Bizde ülkeyi tanımış, bu ulusu anlamış, dedirten bir yazar çıkmıyorsa bu yazarlarımızın ülkeyi gezmemelerinden değil; büyük bir dünya görüşlerinin olmamasındandır. Dünyadan haberleri yoktur. Kişilikleri güçlü değildir. Yoksa yalnız İstanbul'u, İstanbul'un konaklarını bilmekle de bütün ülkeyi, belki bütün insanlığı anlatmış olurlardı. Balzac'ı, Stendhal'ı okurken: "Bak, bu yazar bizi söylemiş işte!" dediğimiz olmuyor mu? Bu sözlerin sahibi, yazarlarımızda hangi kavramın eksikliğinden yakınmaktadır?
İçtenlik | |
Yaratıcılık | |
Evrensellik | |
Ulusallık | |
Akılcılık |
Soru 18 |
(I) Öykücülüğümüzün bugün belirli bir çizgiye ulaştığını ve o çizgide seyrettiğini söylemek oldukça güç. (II) Hatta bazı dönemlerde geçmişte-ki düzeyini bile koruduğu söylenemez. (III) Günümüzün genç öykücüleri eski öykü örneklerini ya hiç okumuyorlar ya da yarım yamalak tanıyorlar. (IV) Bu yüzden geçmişle kan bağı taşımayan, yaratıcılıktan yoksun, son derece yetersiz ürünlerle karşılaşıyoruz. (V) Bu durum, ister istemez okurlarda öyküye karşı ilgisizlik ve küçümseme yaratıyor. Bu parça iki paragrafa bölünmek istenirse ikinci paragraf, numaralanmış cümlelerin hangisiyle başlar?
I. | |
II. | |
III. | |
IV. | |
V. |
Soru 19 |
Yazı kalemin dilidir, yazarının yürek çarpmasıdır; kalemin kâğıt üzerinde yaptığı geziden kalma ayak izleridir. Belki de umutsuzların, bir şeyler arayanların, seslerini duyurmak isteyenlerin çığlıklarıdır. Belki, anılarımızı, hatıralarımızı koruma altına almak için bir kenara not düşüşümüzdür. Bu parçada aşağıdakilerin hangisinden söz edilmektedir?
Yazarın duygusallık gerekçelerinden | |
Umudunu yitirmişlerin sorunlarından | |
Kalemin ne kadar etkili olduğundan | |
Yazı yazmanın amaçlarından | |
Yazmanın bir doğal ihtiyaç oluşundan |
Soru 20 |
Halk ve divan edebiyatından birini tercih veya reddetme durumunda olduğumuzu sanmıyorum, ikisi de bizim, ikisi de geçmişte yaşanmış ortak bir kültürün içinden süzülüp geliyor. Bu bakımdan türkü, bilmece ve manileri okurken onlarda saklı şiir yükünü keşfediyor, bunların çağdaş şiirimize kaynaklık edebileceğini düşünüyorum. Aynı şekilde divan şiirinde de bugün söylenmiş gibi güzel ve taze beyitler buluyorum. Bu parça, aşağıdaki sorulardan hangisine verilmiş bir cevap olabilir?
Halk edebiyatını mı daha çok seversiniz, divan edebiyatını mı? | |
Halk ve divan edebiyatının benzerlikleri var mıdır? | |
Divan şiirinde hiç sade dille yazılan şiir yok mudur? | |
Türkü, bilmece ve maniler şiir sayılabilir mi? | |
Divan edebiyatını neden milli bir edebiyat saymıyoruz? |
Paragraf Bilgisi - 6
Karnen asagidaki gibi:
- Soru sayisi: %%TOTAL%%
- Yanlis sayisi: %%WRONG_ANSWERS%%
- Dogru sayisi: %%SCORE%%
- Dogru yüzdesi : %%PERCENTAGE%%
- Yukaridaki istatistiklerinden yola çikarak seninle ilgili düsüncem su: %%RATING%%
Soru 1 |
Dün kadar yakın bir geçmişin insanı olduğu halde, Ahmet Haşim'in dilinde eskiyen sözcüklere bir bakın. Pek bir şey değişmiyor. Dediklerini birkaç değişiklikle bugünkü karşılıklarına getirebilir, yaygınlaştırabiliriz. Dediklerini anlayabiliriz o zaman. Ama şiirde zamana bağlı bir dünya var. Şiirdeki sözcüklerin karşılığını versek de o günkü anlamını, o felsefeyi yaşatmak mümkün mü? Parçada vurgulanmak istenen düşünce aşağıdakilerin hangisidir?
Her şiirin kendi içinde yarattığı farklı atmosferi duyabilmek gerekir. | |
Şiirin anlamı yalnız sözcüklerde değil, yazıldığı dönemin anlayışında da aranmalıdır. | |
Eski şiirlerimiz, yalınlaştırılarak bugünkü kuşakların anlayabileceği duruma getirilmelidir. | |
Ahmet Haşim'in dili eski olmakla birlikte sözcüklerin yenilenmesiyle anlaşılabilir niteliktedir. | |
Gününde anlaşılabilen şiir, geleceğe kalabilecek şiirdir. |
Soru 2 |
Konfüçyüs'e: "Eğer bir ülkede yönetici olsaydınız ilk iş olarak ne yapmak isterdiniz?" diye sordular. "Kuşkusuz, ilk iş olarak dili düzeltirdim." diye cevap verdi. Dinleyiciler şaşırdılar ve "Niçin?" dediler. Konfüçyüs'ün cevabı şöyle oldu: "Çünkü eğer dilde bozukluk varsa söylenen şey söylenmek isteneni anlatmaz, eğer istenen şey yapılmazsa ahlak ve sanat bozulmaya uğrar, eğer sanat ve ahlak bozulursa adalet doğru yoldan çıkarsa halk çaresizliğe ve bunalıma sürüklenir." Bu parçadan çıkarılabilecek en kapsamlı yargı aşağıdakilerden hangisidir?
Bozuk dil bir milleti bunalıma sürükler. | |
Bir yöneticinin yapması gereken ilk iş dili değiştirmektir. | |
Dil bozuk olursa düşünce iyi ifade edilemez. | |
Her şey, dile bağlı olarak gerçekleşir. | |
Dil, sanatın ve ahlakın temelidir. |
Soru 3 |
Ülkemiz tarihsel, kültürel, siyasal açıdan güçlü olduğu kadar tabiat güzellikleri açısından da değerli ve güçlü bir konuma sahiptir. Ülkemizin her şehrinin kendine has doğal bir güzelliği bulunmaktadır. Ta ki bu güzelliklerin değerini bilmek, bu harika dengeyi muhafaza etmek biz "ülkenin evlatlarına" düşüyor. Ne var ki en ufak bir sorunda bizler hemen devleti yani devlet görevlilerini hedef alıyoruz. Daha da kötüsü bunu bir alışkanlık haline getiriyoruz. Oysaki bu güzel ülkenin değerlerini el üstünde tutmak, dünyaya tanıtmak ve onu korumak ilk başta bizim görevimiz değil midir? Bu parçanın ana düşüncesi aşağıdakilerden hangisi olabilir?
Ülkemizi her açıdan korumak, bir vatandaşlık görevidir. | |
Her insan ülkesini sevmeli, onu yüceltmelidir. | |
Vatanına, milletine bağlı olmayan toplum yoktur. | |
Devlet, insanına her koşulda sahip çıkmalıdır. | |
Ülkeyi yönetenler bütünleştirici olmalıdırlar. |
Soru 4 |
Bir genç şair adayı, Dağlarca'ya, "Bana şiir yazmayı öğret" diye gelmiş. 'Çocuk ve Allah' kitabı çıktığı zaman Dağlarca, "Bak" demiş, "Allah, sağ kolunu keseceğim, İstanbul'un en büyük şairi olacaksın öyle bir yetenek vereceğim sana." dese ne yaparsın? "Kessin" demiş, şair adayı. "Sol kolunu keseceğim Türkiye'nin en büyük şairi olacaksın, sağ bacağını keseceğim Balkanların en büyük şairi olacaksın..." diye giderken "Yeter!", demiş çocuk "Başlarım şimdi böyle şairliğe..." Dağlarca diyor ki: "Bir gözbebeğim kalsın bir de kalem tutacak iki parmak ucum, yeter ki ben şiir yazayım." Dağlarca bu söyleyişisiyle aşağıdakilerden hangisini vurgulamak istemiştir?
Şairlik, vazgeçilmesi mümkün olmayan bir tutkudur, en zor koşullarda bile yazma yetisi canlıdır. | |
Bedelini çok okumak ve çok çalışmakla ancak ödeyebileceğimiz bir beceridir, şairlik. | |
Şairlik, doğuştan gelen bir yetenektir; sonradan kazanılamaz. | |
Her genç şair, şiir yazmaya başlamadan şiirin iç dünyadaki etki gücünü kavramalıdır. | |
En hasta, en olanaksız durumlarda bile şiirden vazgeçmemeli ki gerçek şiire ulaşılabilinsin. |
Soru 5 |
(I) Hayatın ödülleri, seyahatlerin başında değil; sonundadır. (II) Hedefime ulaşmak için kaç adım atmam gerektiğini ise bilmem, bilemem. (III) Belki birinci adımda da başarısızlığa göğüs geriyor olacağım ama başarı yolun bir sonraki kavşağında olabilir. (IV) Köşeyi dönmeden önce başarının ne kadar yakın olduğunu hiçbir zaman öğrenemem. (V) Bu yüzden bıkmadan usanmadan yeni bir adım daha atacağım. Bu parçanın ana düşüncesi numaralanmış cümlelerin hangisinde verilmiştir?
V. | |
IV. | |
III. | |
II. | |
I. |
Soru 6 |
Mimar Sinan'ın ve Baki'nin, Kanuni zamanına rastlamasını tesadüf kabul etmek mümkün değildir. Goethe'ye, VVeimar'da sağlanan imkânların Faust'un çıkışında bir payı vardır. Firdevsi'ye de Gazneli Mahmud, sarayda bir bölüm vermiş ve ülkenin tüm kütüphanelerini emrine tahsis etmişti. Kanuni, başka hiçbir zafer, başarı ve işle değil, sadece Baki'yi keşfedip değerlendirmekle, Mimar Sinan'ın kendi çağında yaşamasıyla övünüyordu. Hüseyin Baykara da Ali Şir Nevai ve daha nicelerini değerlendiren bir hükümdardı. Bu parçada vurgulanmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
Bütün başarılı sanatçılar, onları destekleyen bir gücün olmasını arzular. | |
Başarılı bir devlet adamı, kültürel değerlerine, bilime ve sanata önem verir. | |
Sanat ve bilimdeki başarılar toplumun ihtiyaçlarıyla paralellik gösterir. | |
Başarılı sanatçıların başarılarının ardında onları destekleyen güç ve olanaklar vardır. | |
Kanuni olmasaydı, Mimar Sinan da Baki de olmazdı. |
Soru 7 |
Sanatın, sanatla ilgisi olmayan düşünceleri dile getirmesini isteyen ve sanatı bu düşüncelerin boyunduruğu altına almaya çalışan kişilerin sanatı getirmek istedikleri nokta şudur: Sanatta en önemli şey düşünceyi ifade edebilme gücüdür. O halde sanatta şekil ve estetik göz ardı edilebilir. Bu kısır düşüncenin sahipleri bilmiyorlar ki bu anlayışın sanata yansıması durumunda ortada sanat diye bir şey kalmayacaktır. Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
Güzel bir sanat eseri, ancak özle biçimin kaynaşmasıyla oluşabilir. | |
Sanat, siyasal görüşlerin aracı olmaktan kurtarılmalıdır. | |
Sanatın birinci görevi insanlar arasında sağlıklı bir iletişim kurmaktır. | |
Düşünce, sanatın temel taşıdır; sanat ondan ayrı düşünülemez. | |
Sanatta, gerekirse düşünce uğruna biçimden ödün verilebilir. |
Soru 8 |
Çevresini bir çocuk merakı ve dikkatiyle gözlemleyip en ince ayrıntılarıyla anlatan Fürûzan'ın ilk yazılarından itibaren öykülerinde bir gözlem zenginliği, bir ayrıntı ustalığı görülür. Ayrıntıları bir mozaik sanatçısı gibi kullanır. Fürûzan'da öykü demek ayrıntı demektir. Bu parçada "Fürûzan'ın öyküleri" ile vurgulanmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
Öykülerinin konularını gerçek yaşamdan aldığı | |
Öykülerinde özgün bir anlatım tekniği kullandığı | |
Öykülerini ayrıntılı izlenimlerini harmanlayarak oluşturduğu | |
İlk yazılarında amatörlüğünü hissettirmediği | |
Öykülerinin yanı sıra mozaikleriyle de tanındığı |
Soru 9 |
Kimi şair ve yazarlar, yazdıklarını anlayabilmek için okurların çaba harcamasını, zorlanmasını isterler. Bence bu, kendini beğenmişliktir. Yazdıklarımı anlayabilmek için okur zorlanacağına, onları anlatabilmek için ben zorlanmalıyım. Bence okur bir kitabı, bir yazıyı okurken salt anlamak için değil, okuyup anladıktan sonra birtakım sonuçlar çıkarabilmek için çaba harcamalıdır. Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
Kendini beğenen sanatçılar iletişim konusunda tüm sorumluluğu okuyucuya yıkar. | |
Yazar, okuyucuyu labirentlere sokmamah; açık, yalın bir dil kullanmalıdır. | |
Okuyucu eseri anlayabilmek için değil, eserin kahramanıyla özdeşleşmek için çaba harcamalıdır. | |
Ağır bir dil kullanan sanatçıyı sadece onu anlayabilen bir okuyucu kesimi takip eder. | |
Anlaşılır olma kaygısıyla eserler, estetik değerlerden yoksun bir biçimde okuyucuyla buluşur. |
Soru 10 |
Doğduğum ev Şehzadebaşı'nda duruyor hâlâ. Çökmüş, değişmiş, bambaşka bir ev olmuş. Gidip görmek istemiyorum artık. Bu benim evim değil ki! Ama bir kuyu çıkrığının inleyişini duymayayım, Arnavut kaldırımlı bir yola sapmayayım, o ev bütün güzelliğiyle dikilir önümde. Bütün çocukluğum, gençliğim, sevdiklerim aniden canlanır; acı ve tatlı anılarım bir defter sayfası gibi açılır önüme. Bu parçadan çıkarılabilecek en genel yargı aşağıdakilerden hangisidir?
İnsan, yaşadığı yerlere bir daha dönmese de onlar ayakta kalabilir. | |
Çocuklukta yaşananlar, olgunluk çağında tebessümle hatırlanır hep. | |
Günlük hayattaki küçük ayrıntılar bile insanı geçmişin huzur ve hüzün yüklü yaşanmışlıklarına götürmeye yeter. | |
Bazı inanlar, çocukluğunu geçirdiği evi nefretle hatırlayabilir. | |
Yaşanan her olay, kendi zamanında ve koşullarında güzeldir. |
Soru 11 |
Gençlerin, öğrenim görürken ve ülke sorunları ile ilgilenirken karşılaştıkları durumlardan birisi, bir grup içerisinde olmaları veya bir kitle hareketine katılmalarıdır. Kitle hareketleri gençlerin ait olma duygusuna cevap verdiği için her zaman olagelmiştir. Bireyin kendisini bulması, ifade etmesi, grupla birlikte bir şeyler yapmasının olumlu yönleri elbette vardır. Ancak kitle hareketleri, özellikle bizde, her zaman öyle olmayabiliyor. Tam tersine, bireyin kişiliğini bastıran, özgürlüğünü kısıtlayan, kendini ifade etmesine fırsat vermeyen bir oluşum haline gelebiliyor. Ve bu şekilde bireyin insan olarak var olmasının önünde bir engel olarak karşımıza çıkabiliyor. Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
Kitle hareketleri, baskıcı ve kısıtlayıcı yönüyle bireysel özelliklerin gelişmesini engelleyebilir. | |
Genç insanlar, hayatlarının bazı dönemlerinde kitlesel hareketler içinde yer alabilirler. | |
Kitle hareketleri, gençlerin "aitlik" duygusuna hitap ettiği için caziptir. | |
Kitlesel hareketlerde birey, kendi kişiliğini bulur ve kendini özgürce ifade eder. | |
Bizim ülkemizde kitlesel hareketlerin "birey olma" açısından önemi büyüktür. |
Soru 12 |
Aydınlarımızın çoğu, kulaktan dolma bilgilerle aydındır. Kitap okumuyorlar. Daha da kötüsü okudukları kitapları anlamıyorlar. Hiç düşünmeden birtakım bilgileri olduğu gibi kabulleniyorlar. Birtakım yazarların beylik sözlerine inanmayı, sağda solda bunları tekrarlamayı aydın olmanın gereği sayıyorlar. Parçadan çıkarılacak en kapsamlı yargı, aşağıdakilerden hangisidir?
Toplumsal ilişki kurmada ülke aydınları yeterli çaba göstermemektedir. | |
Toplumsal sorunların çözümünde siyasiler kadar aydınlar da aktif rol almalıdır. | |
Beylik sözler edenlerden toplumsal bir yarar ummak akıllıca değildir. | |
Aydın olmak; okumayı, okunanları özümsemeyi ve yaratıcı olmayı gerektirir. | |
Aydın olmanın temelinde herkesin farklı düşüncede olmasını kabullenmek vardır. |
Soru 13 |
Şehir kültürüyle kendisini yenilemeyen ve geliştiremeyen sanat ve edebiyat adamları, kısa bir süre ilgi görebilir veya "acemi şansı"yla bazı başarılara imza atabilirler. Ama temel sanat kültüründen mahrumluğun eksikliğini ömür boyu hissederler. Bütün dünyada örnekleri görülen şekliyle, büyük şehirlerdeki hakim değer yargılarıyla hesaplaşmayan eserlerin uluslararası başarılara ulaşmak bir yana, o ülke içinde bile seslerine yankı bulabilmesi mümkün değildir. Bu parçada vurgulanmak istenen asıl düşünce aşağıdakilerden hangisidir?
Sanat ve edebiyat adamlarının büyük kentlerin hakim değer yargılarını bilmeleri gerektiği | |
Sanatçılarımızın şiir ve yazılarında şehir kültürüne sık sık yer vermeleri gerektiği | |
Şehir kültürünü özümsemeyen sanatçıların yarınlara kalamayacağı | |
Şehir kültürünün, sanatçıları özellikle edebiyat adamlarını yozlaştırabileceği | |
Kent hayatının, tarihin ilk devirlerinden beri sanatçılar tarafından işlendiği |
Soru 14 |
Yaşadığı çağın tanığı olmayan yazar var mıdır? Sanmıyorum. Geçmiş çağlardan günümüze kadar gelen yapıtların çoğu çağların birer tanığıdır. Ama bu yapıtlar çağın tanığı olmak maksadıyla yazılmamıştır. Yazarlarının amacı bu değildir. Büyük yazarlar gündelik akımların, gündelik olayların üstüne çıkabildikleri için tanıklık görevini gereğince başarmışlardır. Sadece tanıklık olsun diye yazılan kitapların uzun ömürlü olmadıkları da bilinen bir gerçektir. Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
Kalıcı yapıtların hiçbiri yazıldığı dönemi yansıtmak amacıyla oluşturulmamıştır. | |
Her sanatçı yaşadığı dönemi eserlerinde yansıtmak zorundadır. | |
Günlük olayların etkisi altında kalan sanatçının bunları anlatmak gibi amacı yoktur. | |
Toplumsal olaylar her sanatçının eserinde yer alır. | |
Toplumun belirli bir kesimine değil, toplumun tamamına seslenebilen sanatçı başarılı olur. |
Soru 15 |
Gençlerin çığ gibi yetiştiği, yeni kuşakların birbiri ardına geldiği, yirmisinden küçük olanların nüfusun yarısını oluşturduğu ülkemizde, yönetim işlerinde gençlere, genç kuşaklara da yer vermek, onları sorumluluklara ortak etmek kaçınılmaz bir gerekliliktir çünkü yarınlar ister istemez gençlerin olacaktır. Bu parçada vurgulanan düşünce, aşağıdakilerden hangisidir?
Genç insanlara ülke sorumluluğunda görev vermek, geleceğe yatırım yapmaktır. | |
Gençler, günümüzde çok başarılı işler yapmaktadır. | |
Ülke idaresinin yarısından fazlasını oluşturacak birimlere, genç beyinlerin yerleştirilmesi şarttır. | |
Eğitimine önem veren bir ülkenin aydınlık bir nesille büyümesi kaçınılmaz olur. | |
Gelişmiş ülkelerde genç nüfus oranının yüksek olduğu bir gerçektir. |
Soru 16 |
Tüm bebekler şiddete eğilimli doğar ama daha sonra bunu kontrol etmeyi öğrenirler. Zamanla içindekileri anlatmanın yollarını öğrendikten ve sosyalleştikten sonra bu agresiflik geçer. Önemli olan iletişim kurabilmenin yollarını öğrenmektir. Çocukların yaramazlıklarının sebebi de seyrettikleri çizgi filmler değil, sosyal yetilerinin eksikliğidir. Bilim adamları da çocukları televizyonların agresif yaptığına katılmayarak onların ihtiyaçlarını anlatabildikçe sinirli olmayacaklarını öne sürüyorlar. Bu parçada vurgulanmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
Çocukların yaramazlıklarının hoşgörülmesi gerektiği | |
Şehirli çocukların daha agresif hareketler sergilediği | |
Son yıllardaki çizgi filmlerin çocukları şiddete eğilimli bireyler yaptığı | |
Çocukların her ihtiyacını karşılamanın onları şımarık yapacağı | |
Düzgün bir iletişimin, çocukların içindeki şiddeti zamanla söndüreceği |
Soru 17 |
İster ezber ister uygulama şeklinde olsun "tekrar", öğrenmenin en önemli bileşenlerindendir. Tekrar, alıştırma ve uygulama tekdüze etkinlikler olarak değerlendirildiğinden olsa gerek, genellikle hak ettiği ilgiyi görmez. Fakat öğrenme söz konusu olduğunda, genç bir insanın günlük hayatının en önemli parçası sıradan etkinliklerdir; ilginç, heyecan verici olaylar değildir. Beceri ve yetkinlik kazanmak, büyük ölçüde tekrar ve uygulamanın önemli bir rol oynadığı öğrenmeye yönelik sık ve düzenli faaliyetlerle gerçekleşen hızlı ilerlemeye bağlıdır. Bu parçada vurgulanmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
Tekrar, sıkıcı bir etkinlik olduğundan kimse bu yolu tercih etmez. | |
Tekrar etkinliğini eğlenceli hale getirdikçe etkili bir öğrenme gerçekleşir. | |
İyi bir öğrenme gerçekleştirebilmek tekrar etme alışkanlığını kazandıkça olur. | |
Ezere dayalı bir bilgi, kalıcı bir öğrenme için yeterli değildir. | |
Hedef belirlemedikçe etkili bir öğrenmenin gerçekleşmesi olanaksızdır. |
Soru 18 |
Nedim'den bu yana, ozanlarda halkça söyleme eğilimi görülmüştür. Bir ozanın "tantanalı, tumturaklı, modacı" söyleyişten kurtulması, sanatında büyük aşamadır. Bu aşamayı yaratmayan, kendi sesini, kendi söyleyişini bulamayan ozanlar, çağlarının nakışçıları olabiliyor ancak. Bu nakışçılık toplumu ozandan, ozanı da toplumdan koparır. Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
Eski ozanlar, halkın konuştuğu dili kullanmada başarılı olamamışlardır. | |
Gerçek ozan, duygularını işlerken içten olmayı başarabilendir. | |
Ozan, özgün olmayı başardığında evrensel olur. | |
Halkın dilini kullanan ve özgün olabilen ozanlar, toplumla bütünleşir. | |
Kendi çağının gerçeğini yakalayamayan ozanlar, aşama kaydedemezler. |
Soru 19 |
Aydın kişi, yerinde duramaz; her geçen gün biraz daha olgunlaşır, düşünce ve beğenilerinde değişiklik olur. Dün sevdiğini bugün beğenmeyebilir. Herkes için doğal sayılan bu hal, eleştirmenlere çok görülür. Bu tür davranış onlara yasaktır. Görüşlerinde, tutumlarında değişiklik olmamalı denir. Oysa sanat ve düşünce alanlarında kişileri öldüren donmak, kalıplaşmaktır. Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
Aydın kişilerdeki olgunlaşma toplumdaki fikir hareketlerini yönlendirir. | |
Eleştirmenlerin düşünce ve beğenilerindeki değişmeler doğal karşılanmalıdır. | |
Eleştirmenlerin, Batılı ölçülerde bir eleştiriyi benimsememeleri, sanatımız için kayıptır. | |
Çağlar boyu değişmeyen kalıplar, sanatımızı olumsuz etkilemiştir. | |
Eleştirmen, değişmeyi aydın olmanın koşulu olarak görmelidir. |
Soru 20 |
Zaman; kin, nefret gibi duyguların şiddetinin azalmasını, tepkilerin ağırlığının hafiflemesini, geçmişte yaşanan kavgalara hoşgörüyle bakılmasını, dargınlıkların unutulmasını sağlar. Bu cümlede vurgulanan düşünce aşağıdakilerden hangisidir?
Zaman, olumsuz duyguları törpüler. | |
Şiddet, şiddeti doğurur. | |
Geçmişteki olayları uzatmak insanı rahatlatır. | |
Kötü duygular insanları yanlışlara sürükler. | |
Zaman, her şeyin unutulmasını sağlar. |
Paragraf Bilgisi - 7
Karnen asagidaki gibi:
- Soru sayisi: %%TOTAL%%
- Yanlis sayisi: %%WRONG_ANSWERS%%
- Dogru sayisi: %%SCORE%%
- Dogru yüzdesi : %%PERCENTAGE%%
- Yukaridaki istatistiklerinden yola çikarak seninle ilgili düsüncem su: %%RATING%%
Soru 1 |
Son otuz yılda İstanbul'da apartman sayısının artması ve nüfusun yoğunlaşması nedeniyle, yıl içinde tabiatla bağı kopan insanların, yaz aylarında doğaya ulaşmak için Boğaziçi'ne, Adalar'a ve çevredeki diğer alanlara hücum etmesi, bu yerlerde de şehirleşmenin başlamasına ve tabiatın tahribatının daha geniş alanlara yayılmasına sebep oldu. Bu parçadan İstanbul ve İstanbul'da yaşayan insanlarla ilgili aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?
Yeşil alanlarda da şehirleşmenin başladığı | |
İnsanların doğaya ulaşmak için çaba sarf ettiği | |
İnsanların birbirleriyle olan irtibatlarının koptuğu | |
Son yıllarda nüfus yoğunluğunun arttığı | |
Şehirleşme sonucunda doğa tahribatının arttığı |
Soru 2 |
Bir cinayet romanı yazmak için katil olmak gerekmez. Önemli olan romanın ne derece inandırıcı olabildiğidir. Roman, bir gerçeği yansıtmaz. Aksi halde belgesel olur. Dünya içinde başka bir dünya yaratmaktır roman. Yoksa dünyayı birebir kopyalamak değildir. Bu parçanın yazarı aşağıdakilerden hangisini söylerse kendisiyle çelişir?
Yeni dünyaların kapılarını ardına kadar açmalıdır, roman. | |
Eksiksiz ve yanılgısız bir yapıt oluşturmak olanaksızdır. | |
Gerçeklerin hayallerle süslenmediği bir roman düşünülemez. | |
Romanda toplumun, doğanın fotoğrafını çekmeli yazar. | |
Romanda olan, olduğu gibi değil, olması gerektiği gibi anlatılır. |
Soru 3 |
Düş, doğanın veya yaşamın değil, bütünüyle insan beyninin yarattığı en harika eserlerden biridir. Tutarlı tutarsız davranışlarla, evrende rastlanmayan konularla, akılları durduran görüntü ve serüvenlerle bezenmiştir. Zihinde oluşan bir dünyadır ona dokunamaz, avucunuza alamazsınız. Bu hakiki düşün yanında uyanık gözle ve kafayla görülenler, düşlenenler de var. Katı gerçeklerin ve koşulların sıkboğaz ettiği günlerde sığındığımız, dört elle sarıldığımız renkli, bizleri rahatlatan, avutan, uyuşturan düşler yararlı ve güzeldir. Bu parçada, düşle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?
Zihnin en güzel ürünlerinden biri olması | |
İnsanın zor zamanlardaki sığınağı olması | |
İnsanı oyalayan bir nitelik taşıması | |
Anlamının kişiden kişiye değişmesi | |
Doğaüstü konularla süslenmesi |
Soru 4 |
Öyküde dikkate aldığım ölçütler vardır. Öykülerimi onlara uyarak yazarım. Yalnız bunları genelleştirmek istemem. Çünkü her öykü aynı ölçütlerle yazılmalıdır demek öyküye üniforma yakıştırmak olur ki bu da edebiyat dışıdır. Aşağıdaki cümlelerden hangisi bu parçadaki düşüncelerle bağdaşmaz?
Öykünün başarısı, belli kurallara göre yazılmasına bağlıdır. | |
Her öyküyü aynı üslupla yazmak doğru değildir. | |
Öyküleri biçimsel kalıplara sokmak öyküye zarar verir. | |
Öykü yazabilmek için bazı kriterlere uymak gerekir. | |
Öykü yazmak için genel geçer kurallar olamaz. |
Soru 5 |
Sabahattin Ali, ilk romanı "Kuyucaklı Yusuf" ile birlikte yazınımızda yepyeni bir ufuk açar. Daha önce bazı öykülerinde tohumlarını attığı imkânsız aşklar, egemen düzenin çarklarında sıkışan ve sonunda bireysel bir isyanla çıkış yolu arayan insan tipi, bireylerin çıkarcı ilişkileri karşısında kahramanın yalnızlaşma eğilimi Kuyucaklı Yusuf'ta geniş bir birliktelik kazanır. Sanatçının insanı ruhsal olarak tanımada ve resmetmedeki ustalığı roman türünün verdiği imkânla ilk kez kendisini bu kadar açığa vurur. Tüm bunlarla birlikte yapıtlarında, gerçeklik iddiasına ters düşecek çelişkiler olduğu öne sürülerek kimi zaman yoğun eleştirilere de uğramıştır. Bu parçadan Sabahattin Ali'yle ilgili aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?
Türk edebiyatında kimi yönlerden öncü olmuştur. | |
Roman türünde birden çok eser yazmıştır. | |
Kendisine yönelik eleştirileri olgunlukla karşılamıştır. | |
Farklı türlerde eserler kaleme almıştır. | |
Eserlerinde psikolojik tasvirlere yer vermiştir. |
Soru 6 |
Sanat zevki giderek düşen toplumlarda, birileri tarafından sanatçı payesinin kimlere verildiği ortada. Zorla sanatçı kisvesi giydirilmeye çalışılan bu kişilerin yaptıkları ise sanatın ne demek olduğunu bilenler tarafından hayretle karşılanmaktadır. Bu kişileri aslında sanatın varlığı ve yokluğu pek ilgilendirmiyor. Onların ilgilendiği taraf, toplumda böyle yerlerde görünerek veya bu gibi şeylerden söz ederek kendilerinin reklamını yapmak. Bu parçadan aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz?
Sanatı, reklam amaçlı kullanan sanatçıların farklı yerlerde görünmeye çalıştığına | |
Bazı kişiler tarafından, aslına uygun olmayan bir sanat anlayışının öne çıkarıldığına | |
Sanatçı vasfının, hak etmeyen sanatçılara verilmesinin sanat zevkini düşürdüğüne | |
Sanatın varlığı ve yokluğunu önemseyen sanatçıların hak ettikleri yerlerde olmadıklarına | |
Sanatın ne anlama geldiğini bilen sanatçıların er geç değerinin anlaşılacağına |
Soru 7 |
İçimiz kötüyse sırmalar giysek süslenemeyiz. Kabaysak, hoyratsak, budalalığa gönül vermişsek, kişi erdemlerine ulaşamayız. İnsan yalnız içinde yaşattığı zenginliklerle göze girebilir, kalp kazanabilir. Bu da ancak bir incelik ve terbiyeyle iç güzelliğinde belirir. Gerçek: sabırlarla, özverilerle kendini gösterir. Böyle düşünen bir kişinin sözlerinden aşağıdakilerin hangisi çıkarılamaz?
Dış görünüm, bir insanı tanımada belirleyici olamaz. | |
Güzel giyinmek ve zenginlik, insana bütün kapıları açar. | |
İç güzelliği olan insan, sevilir ve sayılır. | |
Özveri, sabır ve terbiye, insana çok şey kazandırır. | |
Kişi erdemlerine ulaşmak, iç güzelliği ve zenginliği ile olur. |
Soru 8 |
Romancı, hikayeci topluma bakmak, toplumla ilgilenmek zorunda olan sanat eridir. Bir duyguyu, bir tutkuyu sadeleştirerek anlatır. Ne yaparsa yapsın romanın, hikâyelerin kişilerini bir toplumun çocukları olmaktan kurtaramaz. Çünkü görevi bize bir toplumu göstermek dolayısıyla da o toplumdaki kişileri, onların duygularını, düşüncelerini anlatmaktır. Bu parçadan aşağıdaki yargılardan hangisine ulaşılamaz?
Sanatçı, yapıtlarını topluma sırtını dönerek yazamaz. | |
Roman ve öykü, toplumun yaşadıklarını konu edinir. | |
Sanatçının görevi, sokağın düşüncesini eserde yansıtmaktır. | |
Sanatçı işlediği kişileri evrenselleştirerek ölümsüzleştirmelidir. | |
Eserlerde toplumu yansıtmak, sanat erlerinin görevidir. |
Soru 9 |
Osmanlı döneminde bir büyük "halk" kitlesi vardı bir de bunlara hükmeden padişah ve çevresi, yani saray. Dolayısıyla bu büyük halk kitlesinin meydana getirdiği edebiyat, asıl millî edebiyat; saray çevresinde meydana gelen edebiyat ise millî olmayan, suni bir edebiyattı. Çünkü halk edebiyatı halkın konuştuğu dili kullanıyordu ve sadeydi. Hece ölçüsüne, milli nazım şekillerine yer veriyordu. Buna karşılık divan edebiyatının dili Arapça, Farsça kelimelerden meydana gelen, anlaşılmayan bir dildi; Arap ve Farslara ait ölçü ve nazım şekilleri kullanılmaktaydı. Bu parçadan aşağıdaki yargılardan hangisi çıkarılamaz?
Osmanlıda halkın yarattığı edebiyatın, millî bir edebiyat olduğu | |
Aydın kesimin oluşturduğu edebiyatın yapma bir edebiyat olduğu | |
Divan edebiyatında anlaşılması zor yabancı sözcüklerin kullanıldığı | |
Millî edebiyatın halkın konuştuğu dille ve millî nazım şekilleriyle oluşturulduğu | |
Hem millî edebiyatın hem de aydın edebiyatının şimdiki edebiyat için gerekli olduğu |
Soru 10 |
Bizim yazarlığımızda Ankara faktörü önemlidir. Ankara'da disiplinli bir çalışma ortamımız vardı. Bunlar İstanbul'da olmayan şeylerdi. Evlerde toplanıp konularımızı tartışırdık. Çay akşamları düzenlenir, edebiyat üzerine güzel konuşmalar olurdu. Batılı ya da yerli yazarlar üzerine dedikodu yapılmadan disiplinli tartışmalar yapılırdı. Yani Ankara'da daha disiplinli, daha tutarlı ilişkiler çemberi içindeydik. Bu sözleri söyleyen yazarla ilgili olarak aşağıdaki yargılardan hangisine varılamaz?
Ankara'da yaşadığı için kendisini şanslı hissetmektedir. | |
Disiplinli ve tutarlı ilişkileri tercih etmektedir. | |
İstanbul'daki yazarların kendisine olan tutumundan yakınmaktadır. | |
Yazarlar üzerine seviyeli konuşma yapma taraftarıdır. | |
Edebiyat üzerine yapılan sohbetlerden hoşlanmaktadır. |
Soru 11 |
İnsan kendi şiirini değerlendiremez. Kendi sesini de değerlendiremez. Bunun için sanatçının kendini savunmaya geçmesi gereksiz ve boş bir iştir. Sanatçı için gerçek yargıyı çağdaşları da veremiyor. Çünkü gerçek yargı, geleceğindir, sonraki kuşaklarındır. Bu da duygu içerdiğinden bireyden bireye değişir. Yayımlandığı yıllarda Yahya Kemal'in "Ok" şiirine başarısız demişler. Bence onun gibi birkaç şiir daha yazsaydı Yahya Kemal, bugün şiirsel alanda daha çağdaş bir noktada bulunurdu. Bu parçadan aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?
İnsan, öznel davranabileceği için kendisiyle ilgili değerlendirmelerde doğru yargılara varamaz. | |
Bir sanatçı ya da sanat eseri hakkındaki doğru yargıyı çağdaşları da veremeyebilir. | |
Sanat eserleri hakkındaki gerçek yargıyı, gelecek kuşaklar verecektir. | |
Yargı, öznel bir kavram olduğu için kişiden kişiye değişebilir. | |
Kendi döneminde anlaşılmayan şairler veya şiirler, sonraki dönemlerde de anlaşılamaz. |
Soru 12 |
Ortaya çıkışı binlerce yıl öncesine dayanan dombıra Türklere has telli bir çalgıdır. Bağlama ve gitardan farklı bir tınısı olan dombıranın ilk dönemlerde genellikle liflerden yapılan telleri günümüzde naylondan yapılmaktadır. Tek parça odundan oyularak sapı ve gövdesi yapılan bu çalgı, genelde perdesizdir. Çalınması tellerden çıkan seslerle gövdesine ritmik vuruşlarla elde edilen sesin uyumuna dayanır. Günümüzde daha çok Özbekistan, Tacikistan, Kazakistan ve o bölgede kullanımı devam etmektedir. Bu parçadan dombıra ile ilgili aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz?
Günümüzde yaygın olarak Orta Asya bölgesinde kullanılmaktadır. | |
Biçimsel özellikleri diğer telli çalgılardan tamamen farklıdır. | |
Ses yönünden bağlama ve gitara benzemez. | |
Zaman içinde yapılışında bazı değişiklikler olmuştur. | |
Sadece Türkler tarafından kullanılan bir çalgıdır. |
Soru 13 |
Sevmekle başlar her şey. İnsan, yaşamı sevmeyince yaşanılan zamanı da sevmez, yaşadığı yeri de. Sevgi olmayınca üretkenlik de olmaz, çalışkanlık da. Neden çalışacaksın ki? Neden denizlerin dibindeki gizemleri, uzaydaki başka dünyaları araştıracaksın? Sevgisizlik ve onun neden olduğu tembellik yaşama aykırı bir davranıştır, topluma da o olumsuz biçimiyle yansır. Bu parçadan aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?
Yaşam sevilmezse olumsuz davranışlar kaçınılmaz olur. | |
Yaşamı sevmeyen insan, üretken de olamaz. | |
Çalışan insan, yaşamı da yaşadığı yeri de sever. | |
Sevgi, yaşamdaki her şeyin başıdır. | |
Sevgisizlik, olumsuzluğu beraberinde getirir. |
Soru 14 |
Türkiye'de hemen her gün 5 ile 8 işçi canından oluyor. Bir o kadarı da sakat kalıyor, ağır yaralı olarak tedavi görüyor veya ağır ağır ölüme yürüyor. Küçük bir kesim yıllardır işçi ölümlerinin kaza ya da kader olmadığına vurgu yapıyor ve "işçi cinayeti" kavramını dile getirmeye çalışıyor. Çünkü ancak bu yerleştiğinde önlemler gerektiği gibi alınacak, işçi ölümleri azalacak ve ölen işçiler için adalet arayışı sonuç verecek. Bu parçadan aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz?
İşçi ölümlerinin alınacak doğru önlemlerle en aza indirilebileceğine | |
Küçük bir topluluk da olsa işçi ölümlerine dikkat çekmeye çalışanlar olduğuna | |
Bazı işlerin işçileri yavaş yavaş ölüme sürüklediğine | |
Günümüzde iş kazası geçiren işçilerin hiçbir hak talep edemediğine | |
Alınmayan önlemler sonucu işçilerin ölümünün kaza değil, cinayet olarak değerlendirilmesi gerektiğine |
Soru 15 |
Reşat Nuri Güntekin'in beyni bir insan atölyesi gibidir. Orada yerli malı olmak şartıyla her çeşit olay, karakter, tip ustalıkla imal olunur ve bunlar, cinslerinin en iyileridir. Üstadın yarattığı tipler, taşıdıkları özelliklerden dolayı hemen tanınır. Sanki görünmez yerlerinde Reşat Nuri damgasını taşırlar. Bu, ne demek oluyor. Bu, şu demektir ki Reşat Nuri tip yaratmada ustadır. Bu parçadan Reşat Nuri Güntekin'le ilgili aşağıdaki yargılardan hangisi çıkarılamaz?
Sadece romanlarında yerli tiplere yer verdiği | |
Tip yaratmada çok yetenekli olduğu | |
Yabancı tipleri konu edinmediği | |
Konu ettiği tiplerin özgün olduğu | |
Çok çeşitli tipler yarattığı |
Soru 16 |
Evet, bu kitap tarihten söz ediyor ama bir tarihsel dönemi anlatmak için değil, bir hikâyeyi anlatmak için. Aklımda var olan bir hikâyeyi bir tarihsel zamana oturttum. Aslında bu zaman, Avcı Mehmet zamanı değil de, 30-40 yıl öncesi, yüz yıl sonrası bile olabilirdi. Dünyada da Türkiye'de de bir alışkanlık var: Tarihsel roman deyince bir dönemin geniş anlamda toplumsal sorunlarını işleyen, o sorunlardan dramlaştırılarak çıkartılmış, neredeyse Tolstoy'un Savaş ve Barış'ına benzer bir roman anlaşılıyor. Bu roman, o tür bir roman değil. Bu anlattıklarım bir tarihsel dönemin sorunlarını dile getirmek için değil, bir hikâyeyi daha canlı kılmak için tarihe oturtulmuş durumdadır. Bu parçada, yazarın, romanıyla ilgili aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz?
Tarihin, romanının konusunu daha ilgi çekici yaptığına | |
Romanının, tarihsel romanlarla ilgili genel anlayışın dışında yazıldığına | |
Romanının, ünlü tarihsel romanlarla benzerliğine | |
Romanının okuyucuya tarihle ilgili bilgiler vermeyi amaçlamadığına | |
Bir romanda önemli olanın hikâyenin geçtiği zaman dilimi değil, hikâyenin kendisi olduğuna |
Soru 17 |
Divan şiirinin çok az işlenen "neşe, zevk, eğlence" temalarını yaşadığı dönemin gerçeklerinden esinlenerek ustalıkla ele alıp şarkılarının temelini oluşturdu. Divan şiirinin katı kurallarının dışına çıkacak biçimde, içerikte ve söyleyişte yenilikler oluşturdu. İstanbul Türkçesini tüm canlılığıyla kullanarak şiir dilini konuşma diline yaklaştırmayı başardı. Halk deyimlerini sık sık kullandı. Yaşadığı devri canlı tablolar halinde anlattı. Bu parçada sözü edilen şairle ilgili aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?
Eserlerinde sadece zevk ve eğlenceyi işlediği | |
Şiir dilini, konuşma diline yaklaştırdığı | |
Şiirlerinde az işlenen konulara yer verdiği | |
Şiirlerinde çağının gerçeklerini işlediği | |
Yaptığı yeniliklerle katı şiir geleneğini yıktığı |
Soru 18 |
Nedir sanat yapıtını sanat kılan? Gerçekte ne soyut anlamda bir biçim ustalığı ne de biçimi oluşturduğu sanılan gereçlerin uyumudur. Sanat yapıtı, okuyucuya bir kurmaca dünyayı sunar. Evet, bir biçim aracılığıyla yapar bu işi ama salt biçimcilerin ileri sürdüğü anlamda değil. Bir sanat yapıtının biçimsel örgüsüyle iletilen kurmaca dünya, kendisini oluşturan gereçlerin kavramsal ilişkilerinden dolayı "düşünce"den ayrılamaz. "Güzel"i de "çirkin"i de birlikte getirir sanat. Yoksa biçim kendisinden önce var olan bir düşüncenin güzel bir kalıpta dile getirilişi olarak görülemez. Sanat yapıtının biçimi de anlamı da sunduğu dünya dışında var olamaz. Bu parçadan aşağıdaki yargılardan hangisine ulaşılamaz?
Edebi metinlerin önemli özelliklerinden biri de kurmaca olmasıdır. | |
Edebi metin, malzemesi dil olan güzel sanat etkinliğidir. | |
Sanat eseri, malzemelerin bir düzen içinde birleşmesiyle oluşur. | |
Edebi metinlerin anlamı da yapısı da sanat amacıyla düzenlenir. | |
Edebi metin kendi yapısı ve içinde kurduğu kurmaca dünyayla anlam kazanır. |
Soru 19 |
Halep, Suriye'nin Şam'dan sonra gelen ikinci büyük kentidir. Tarihi MÖ 2000'li yıllara uzanan Halep, bugünkü kozmopolit havasını bu uzun zaman dilimi içindeki zengin kültür birikimine borçludur. Bu süre içinde Hitit, Asur, Pers, Doğu ve Batı Roma gibi büyük imparatorlukların hakimiyeti altında kalan bölgede uzun bir süre Selçuklu ve Osmanlı hakimiyeti de yaşanmıştır. Kentte halen Türkler yaşamakta, Türk mimari eserleri de görülebilmektedir. Bugünkü Halep'te bir tarafta neon ışıkları altında telaşlı modern bir hayat sürerken diğer yanda oryantalist semtler ve antik kalıntılar arasında eski zamanlar izlenebilir. Bu çeşitlilik kentin çarşısında duyulan Türkçe, Ermenice, Fransızca sözcüklerde de kendini gösterir. Özellikle mimarisiyle oldukça etkileyici görünen Halep, yeşilin de hakim olduğu bir kenttir. Bu parçada Halep'le ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine varılamaz?
Farklı ulusların egemenliği altında kaldığına | |
Çeşitli dillere ait sözcüklerin konuşulduğuna | |
Mimari alanında birinci olduğuna | |
Eski zamandan izler taşıdığına | |
Türklerin burada izler bıraktığına |
Soru 20 |
Asıl adıyla yazdığı romanlarında çok yönlü bir sanatçı kişiliği gösterdi. Geniş kültürü ve kuvvetli sezgileriyle duygu ve düşünce planlarında araştırmaya girişti. Olaya değil, tahlile önem verdi. Kişilere ve eşyaya psikolojik bir mantıkla yaklaştı. Hasta ruhları, ahlak bunalımlarını, kişi-toplum çatışmalarını, vicdan azaplarını, işe yaramazlık duygularını, önsezileri, ruh hastalıklarını, psikanaliz deneyişlerini kendi düşünce süzgecinden geçirerek konu edindi. Bu parçada aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz?
Eserlerinde tahlilinin büyük yer tuttuğuna | |
Psikolojik unsurları, bütün eserlerinde kullandığına | |
Durumları kendi yorumlarıyla analiz ettiğine | |
Eserlerinde bireyin iç dünyası üzerinde yoğunlaştığına | |
Araştırmacı bir kişiliğe sahip oluşuna |
Paragraf Bilgisi - 8
Karnen asagidaki gibi:
- Soru sayisi: %%TOTAL%%
- Yanlis sayisi: %%WRONG_ANSWERS%%
- Dogru sayisi: %%SCORE%%
- Dogru yüzdesi : %%PERCENTAGE%%
- Yukaridaki istatistiklerinden yola çikarak seninle ilgili düsüncem su: %%RATING%%
Soru 1 |
Bilgi ve düşüncelerin kusursuz aktarımıyla insanları birbirine yakınlaştıran, birbiriyle kaynaştıran, toplumların oluşmasında temel etken olan, toplumları ayakta tutan; ülkelerin kalkınmasını, devamlılığını, kültür ve uygarlıkların varlığının sürekliliğini sağlayan temel öğenin dil olduğu herkesin kabul ettiği bir gerçektir. Yeryüzünün en eski dillerinden olan Türkçe, yüzyıllar içinde büyük bir milletin oluşumunda, bu milletin bireylerince kurulan büyük devletlerin yöneliminde ana dil, konuşma dili, yazı dili, bilim dili ya da resmi dil olarak yerini almış; binlerce eserin yaratılmasını sağlamıştır. Bu parça için kullanılabilecek en uygun başlık aşağıdakilerden hangisidir?
Türkçenin Gücü | |
Dilin Oluşumu | |
Dil ve Kültür | |
Dilin İşlevi | |
Dil-Toplum İlişkisi |
Soru 2 |
Yaptıkları, söyledikleriyle çelişmez. Özü sözüne uyar. Yaşayışı düşüncelerini tamamlar. Görevinin, yalnızca bilmek ve doğruyu göstermek değil, aynı zamanda, eğriyle savaşmak, iyiyi ve güzeli korumak olduğunu kavramıştır. Bu çabasında kararlıdır; gözünü budaktan sakınmaz. Kötümserliğe kapılmadığı gibi umutsuzluğa da düşmez. Ayakları hep yerdedir. Haklı gördüğü gerçeklere bağlanmıştır. Aşağıdaki niteliklerden hangisi tümüyle bu parçada tanıtılan kişiyle ilgilidir?
Dışadönük - uysal - akıllı - bilgili | |
Dengeli - âdil - korkusuz - inatçı | |
Açık yürekli - azimli - duygulu - iyimser | |
Tutarlı - dürüst - cesur - akılcı | |
Gerçekçi - fedakar - uyanık - disiplinli |
Soru 3 |
Hayat tanımlanabilir mi? Sınırlı bir ömrün hangi aşamasında olursak olalım, kat ettiğimiz mesafenin bize hayatı tümüyle tanımlama yetisini vermeyeceğini düşünüyorum. Her tanımlamanın bir sınırlama olduğunu, tanımlamalarımızın hayatın bütününü içine alamadığını, çoğu şeyin dışarıda kaldığını zannediyorum. Ama şunu da biliyorum ki her şeye rağmen, insan hayatı, bir anlamda kendisini ve çevresini tanımlama serüvenidir. Bu parçaya en uygun başlık aşağıdakilerden hangisi olabilir?
Hayatın Yönleri | |
Hayatı Tanımlamak | |
Hayat, İnsan ve Çevre | |
Bir Tanım Bir Başlangıç | |
Hayat ve Kural |
Soru 4 |
Yazılarımı bin bir güçlükle yazarım. Yazıp bitirdikten sonra da hiçbir ferahlık duymam. Zira, o kadar sıkıntıyla, zahmetle meydana getirdiğim yazı, benim yazmak istediklerimin soluk bir gölgesi gibidir. Onun için çok defa bunları nefretle bir yana atarım, şunu da itiraf edeyim ki, eserlerim, kitap halinde ya da parça parça yayımlandığında büyük bir pişmanlık duyarım. Ama yazma gücümü ve daha iyiye ulaşma umudumu da asla yitirmem. Kendinden böyle söz eden bir yazar aşağıdakilerden hangisiyle nitelendirilemez?
Kusursuzu arayan | |
Zor beğenen | |
Karamsar | |
Kararlı | |
Açık sözlü |
Soru 5 |
Eleştirel düşünme becerisini kazanış kişi, birtakım düşünce kalıplarının içinde kalamaz. Onları yan yana getirir, üst üste dizer, yığar, aralarında bağıntılar kurar. Kısacası hazır bilgiler taşıyan bir kafa olmaktan çıkar. Parçada sözü edilen beceriyi kazanmış bir kişi için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
Çeşitli görüşleri aktaran | |
Ezberciliğe karşı çıkan | |
Yeni kavramlar oluşturabilen | |
Yeniliklere açık olan | |
Olaylar arasındaki ilişkileri görebilen |
Soru 6 |
Çay, sadece bizim edebiyatımızda değil, dünya edebiyatında da kendine esaslı bir yer edinmiştir. Almanya'da daha 18. yüzyılda çayın faydalarını anlatan bir destan yazılmıştır. Hatta Stefhan Reimertz'in "Çayın Kültürel Tarihi" isimli kitabından öğrendiğimize göre, Alman Masal yazarı Musaus, "Yeşil Şövalye" isimli çay üzerine bir balad bile yazmıştır. Aynı yüzyılın İngiliz yazarlarından Bosvvel'in çay üzerine bir de methiyesi vardır. Bu parçaya getirilebilecek en uygun başlık aşağıdakilerden hangisidir?
Dünya Edebiyatında Çay | |
Çayın Tarihsel Serüveni | |
Evrensel Bir İçecek Çay | |
Çay ve Sanat | |
Sanat - Çay İlişkisi |
Soru 7 |
Vurdumduymaz | |
Karamsar | |
Mutsuz | |
Duygulu | |
Umutsuz |
Soru 8 |
Sinema teknolojisi ilk dönemlerde çok güçlü olmadığından sadece tarihi bilgilerin arşivlenmesinde kullanılıyordu. 20. yüzyılın başlarında ise klasik sinemanın emekleme dönemi olan sessiz sinema ön plana çıkmıştı. Birinci Dünya Savaşı sonrasında siyah beyaz filmlerle sinema yavaş yavaş etkinliğini hissettirmeye başladı. 1950'den sonra ise günümüze kadar süren çok hızlı bir gelişim süreci yaşadı. Bu süreç, tiyatro kökenli olan sinemanın, sektörün en önemli gücü haline gelmesini sağladı. Bugün pek çok alanda sinema milyonlara ulaşmada bir araç haline geldi. Bu parçaya getirilebilecek en uygun başlık aşağıdakilerden hangisidir?
Sinemanın Gücü | |
Sinema ve Tiyatro İlişkisi | |
Sinemanın Tarihsel Gelişimi | |
Sinema ve Sosyal Hayat | |
Sinemanın İşlevi |
Soru 9 |
Sizin bin dereden su getirerek sonunda söylediğinizi, ben daha başından söylerim; hem de eveleyip gevelemeden, sündürüp sulandırmadan, diri diri, sıcak sıcak. Ben birtakım bağlardan uzak, desteklerden, kösteklerden sıyrılmış olarak en özgür, en yalın biçimiyle sunarım düşüncemi. Bu paragrafta kendinden söz eden kişi için aşağıdaki niteliklerden hangisi en uygun düşer?
Sır saklamayan | |
Dobra dobra konuşan | |
Sözünün eri olan | |
Ağzına geleni söyleyen | |
Gelişigüzel konuşan |
Soru 10 |
Ünlü edebiyatçıların birbirine yazdıkları mektuplarda kendi eserlerini ve başkalarının eserlerini değerlendiren çok önemli görüşlere denk gelirsiniz. Cahit Sıtkı Tarancı'nın arkadaşı Ziya Osman Saba'ya yazdığı mektuplar, bu yönden çok değerlidir. Namık Kemal ise mektuplarında genç ve yetenekli pek çok yazara yol göstermiş, onları derinden etkilemiştir. Bu parçaya getirilebilecek en uygun başlık aşağıdakilerden hangisidir?
Edebiyatın Kaynağı | |
Mektubun Gelişimi | |
Edebi Mektuplar | |
Okuruma Mektuplar | |
Mektubun İşlevi |
Soru 11 |
Onun hayatta iki ayrı rolü vardı. Birisi, asıl kendisi olan, insancıl, yüreği sıcacık bir insan, öbürü de ailesinden aldığı terbiyeden ötürü sevgisini de öfkesini de frenlemek zorunda kalan, ödün vermeyen, sevgisini kendi içinde yaşayan bir adam. Bu parçada sözü edilen kişinin iki ayrı özelliği aşağıdakilerin hangisinde bir arada verilmiştir?
coşkulu - uysal | |
umutlu - sevgi görmemiş | |
kendi halinde - insanlardan kaçan | |
iyimser - soğukkanlı | |
sevgi dolu - duygularını dışa vurmayan |
Soru 12 |
Gazete, sadece güzel konularla ilgili okuru bilgilendirmek misyonuyla sınırlandırılamaz. Çünkü gazete, okurun üçüncü gözüdür. Okurun gördüğüne farklı açılardan bakmasını, sosyal yaşamına yön verecek bir empati yetisi kazanmasını sağlar. Bu şekilde okur içinde yaşadığı toplumun aktif bir parçası olmayı başarır. Bir boşka deyişle gazete bireyin sosyalleşme sürecinde ona yol gösterip onun doğru adımlar atmasına yardımcı olur. Bu parçaya getirilebilecek en uygun başlık aşağıdakilerden hangisidir?
Sosyalleşme Süreci | |
Nitelikli Gazete Okuru | |
Gazete ve Kültür | |
Gazetenin işlevi | |
Değişim ve Gazete |
Soru 13 |
Çevremdekilerin söylediklerine kulak asan, davranışlarını onlara göre düzenleyen biri değilimdir. Bir işi kafama koydum mu mutlaka yaparım. Bunu herkes bilir. Bilmedikleriyse o işe girişmeden önce yaptığım hesaplardır. Beni yadırgamaları biraz da bu yüzdendir. Şunu da söyleyeyim, başarısızlığa uğradığım çok olmuştur. Ancak böyle durumlarda kendimi suçlamam. Başarı kadar başarısızlığı da doğal karşılarım. Bu parçada konuşan kişi için aşağıdaki niteliklerden hangisi kullanılabilir?
Kolayca etkilenen - duygusal | |
Kendini eleştiren - aceleci | |
Övüngen - işten kaçan | |
Şüpheci - insanlardan kaçan | |
Kendine güvenen - planlı |
Soru 14 |
Kitaplar yaşlılığımda ve yalnızlığımda oyalar beni. Sıkıntılı bir serseriliğin baskısından kurtarır, hoşlanmadığım kişilerin havasından dilediğim zaman ayırır. Fazla ağır basmadıkları, gücümü aşamadıkları zaman acılarımı törpüler. Rahatımı kaçıran bir saplantıyı başımdan atmak için kitaplara başvurmaktan iyisi yoktur, hemen beni kendilerine çeker, içimdekinden uzaklaştırır. Öyleyken, onları yalnız daha gerçek, daha canlı, daha doğal rahatlıklar bulamadığım zaman aramama hiç de kızmaz, her zaman aynı yakınlıkla karşılar beni. Anlam bütünlüğü dikkate alındığında bu parçaya getirilebilecek uygun başlık aşağıdakilerden hangisidir?
Kitap ve Dostluk | |
Kitapların Yararı | |
Kitap ve İnsanlık | |
Kitapların Dili | |
Kitap ve Yaşam |
Soru 15 |
İsterdim ki şimdi sokağa çıkayım, kalabalığa karışayım, yürüyeyim, yürüyeyim... Bu sırada kalkıp şapkası, kolalı gömleği, ütülü elbisesiyle o kimi sorunlara karşın hayatından memnun, sadece yaşamaktan, şiir yazmaktan gelen mutlulukla dopdolu bir insan haliyle karşıma dikiliverse... Dost elini uzatıp, merhaba, bile demeden, çevresindekilere aldırmadan kulağıma, sevdiğim şiirlerinden birini, eski aşkları, sıcak günleri, unutulmuş mevsimleri hatırlatırcasına okusa, okusa... Bu parçada sözü edilen şairin özellikleri arasında aşağıdakilerden hangisi yoktur?
Giyimine özen gösterme | |
İçinden geldiği gibi davranma | |
Mutluluğu şiir yazmada bulma | |
Bir başına dolaşmaktan hoşlanma | |
Kendine özgü sıkıntıları olma |
Soru 16 |
Dünyanın nüfusu, her gün biraz daha artıyor. Bir taraftan nüfus artarken öte yandan da büyük bir insan kitlesi yer değiştirmekte ve bu yer değiştirme sonucu, köyde yaşayan insanların sayısı gittikçe azalmaktadır. Kentler ise giderek genişlemekte, kentin bir ucundan bir ucu neredeyse iki kent arasındaki yolun uzaklığına ulaşmaktadır. Kentin iş ve alışveriş merkezleri daha da kıymetlenmektedir. Çok katlı binaların sayısı hızla artmaktadır. Anlam bütünlüğü dikkate alındığında bu parçaya getirilebilecek uygun başlık, aşağıdakilerden hangisidir?
Nüfus Artışı ve Teknoloji | |
Nüfus ve Çevre Kirliliği | |
Nüfus ve Çarpık Kentleşme | |
Nüfus Artışı ve İşsizlik | |
Nüfus Artışı ve Kentleşme |
Soru 17 |
Odada tıknaz, orta yaşlı biriyle karşılaştım. Üstü başı perişandı ama pek heybetli bir yakalık takmıştı! Sesinde, tepeden bakıyormuş gibi bir hava, davranışlarında kibar bir iş yapıyormuş gibi anlatılmaz bir hal vardı. Bu kişi, Mr. Micavvber'di. "Bu akşam uğrayıp en kestirme yolu göstermekten mutluluk duyacağım." dedi. Sonra şapkasını giydi. Bastonu koltuğunda, bir türkü mırıldanarak uzaklaştı. Bu parçada, Mr. Micavvber'in aşağıdakilerden hangisine sahip olduğun gösteren bir ipucu yoktur?
Kibirli | |
Saygılı | |
Gülünç | |
İyiliksever | |
Şakacı |
Soru 18 |
Her sanatçı gibi onun da eserlerini oluştururken çektiği sancıları, yaşadığı masalsı dünyayı bir iki anısından çıkartabiliyoruz. Ancak bir tavrı var ki onu anlamak güç. Eserleri hakkında ne diyecekleri sorulduğunda "Beni ilgilendirmez." deyip çıkıyor işin içinden. Bu parçada sözü edilen sanatçı için aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?
Açıkyüreklilikle davranan | |
Çevresini küçümsemeyen | |
Kendisine güvenen | |
Sözünü sakınmayan | |
Eleştirilmekten hoşlanmayan |
Soru 19 |
İstanbul'un en büyük hususiyeti herhalde adım başı değişen bir şehir oluşudur. Değişen yalnız manzarası değil insanları, hayvanları, âdetleridir ve bana öyle geliyor ki, İstanbul'un bu çirkinliği sonsuz değişimlerin bir sonucudur. Dünyanın hiçbir tarafında evler bu kadar değişik renk, ses ve koku neşredemez. Hiçbir sokak bizimkiler kadar mevsim değiştirir gibi ağaçlarını veyahut bulutlarını değiştiremez. Aşağıdakilerden hangisi bu parçanın başlığı olmaya en uygundur?
İstanbul'un Özellikleri | |
Değişen İstanbul | |
İstanbul'un Sokakları | |
İnsanlar ve İstanbul | |
İstanbul'un Gelenekleri |
Soru 20 |
Kültür, ortak değerleri paylaşan insanların ortak yaşamından doğar. Buna sosyal yaşam denir ve bu tarz yaşamın en önemli özelliği sürekli ve kaçınılmaz bir değişme, yenileşme içerisinde oluşudur. Kültürün kendisine kaynaklık eden sosyal yaşamın bu hareketliliğine karşı koyma gücü olmadığından o da kendini bu rüzgâra bırakır. Yüz yıl öncesine göre insanlar arası ilişkiler, insanları duyuş ve düşünüşleri bugün nasıl bir farklılaşma göstermişse bu değişimi büyük oranda kültürün de yaşaması gerekir. Bu parçaya en uygun başlık aşağıdakilerden hangisidir?
Sosyal Yaşamın Kültüre Etkisi | |
Kültürel Süreklilik | |
Sosyal Yaşamdaki Değişim | |
Kültürel Yozlaşmanın Nedenleri | |
Kültürel Değişimin Sonuçları |
Henüz yorum yapılmamış.